Tarihi Kentler Birliği yılın ilk buluşmasını 10 Haziran Cumartesi günü Bostancı Park Dedeman Otelde gerçekleştirdi. TKB İstanbul Buluşması, Meclis Olağan 1. Toplantısıyla başladı. TKB Danışma Kurulu Üyesi ve ÇEKÜL Vakfı Başkan Yardımcısı Mithat Kırayoğlu’nun yaptığı açılış konuşmasının ardından 6 Şubat depremlerine dair izlenim ve tespitlerini aktaran ÇEKÜL Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, şehir plancısı A. Faruk Göksu’nun sunumu dikkatle dinlendi. Kapanış konuşmasını ise TKB ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Sezer Cihan gerçekleştirdi. TKB ve Gaziantep Belediye Eski Başkanı Dr. Asım Güzelbey, TKB Encümen üyeleri Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ile Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı buluşmaya katılan isimler arasındaydı.

Meclis toplantısında yapılan encümen seçimlerinde, boşalan meclis ikinci başkan vekilliğine Amasya Belediye Başkanı Bayram Çelik seçildi. Toplantı kapsamında yapılan oylamada; Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı, Bartın Belediye Başkanı Hüseyin Fahri Fırıncıoğlu, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ve Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan encümen üyeliğine seçildi. Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğine oy birliği ile Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Havran  Belediye Başkanı Emin Ersoy, Elmalı Belediye  Başkanı Halil Öztürk, Altınova Belediye Başkanı Metin Oral ile Gümüşhacıköy Belediye Başkanı Zehra Özyol seçildi. İstanbul Sultanbeyli Belediyesinin üyelik talebi; 2022 yılı Bütçe Kesin Hesabı; Plan ve Bütçe Komisyonu raporu ve 2022 yılı Faaliyet Raporu oy birliği ile kabul edildi.

“Doğaya saygılı, mirasını koruyan bir eylem planımız olmalı”

Mithat Kırayoğlu, TKB Danışma Kurulu Üyesi ve ÇEKÜL Vakfı Başkan Yardımcısı

Tarihi Kentler Birliği depremle ilgili ne yapmalı? Bu konu üzerinde duracağız bugün. Önümüzdeki bu zor görev, topyekûn bir yeniden inşa hamlesiyle ve dayanışmayla ancak altından kalkılabilecek, çok önemli ve büyük bir sorundur. Türkiye bir deprem coğrafyası. Ama bu coğrafya aynı zamanda bir uygarlıklar coğrafyası. Yapmamız gereken şeyi, böyle bir coğrafyada yapmak zorundayız. Tarihi Kentler Birliği bu kentlerin kültür mirasının ve doğal güzelliklerinin önemini hatırlatmalı, anlatmalı. Kimlere? Bütün Türkiye’ye; en tepedeki yöneticilerden yerel yöneticilere, yurttaşlarımıza, sorumlu ve ilgili herkese bu farklılığı, bu özelliği ve bu bir daha asla yeniden yapılamayacak tarihi mirası hatırlatmak gerekiyor. Esas konu, yerleşme kültüründe yaptığımız yanlışlardır. Yanlış plan kararları, yanlış yerleşme alanları veya yerleştiğimiz alandaki yanlış yapılaşmadır esas olan. Diğer konuların hepsi bundan sonra geliyor.

En büyük kayıp nedeni, yerleşme kültüründe yapılan yanlışlıktır. Şimdi çok büyük bir felaketle karşı karşıyayız, çok büyük para harcayacağız, çok yapı yapacağız bu bölgede. Bu kültür kentlerimiz, yapacağımız çok sayıda yapıyla birlikte yeni bir yüz kazanacak. Bizim eylemimiz doğrultusunda bu kentlerimiz ya çok güzel olacak ya çok çirkin. “Çirkini olur mu?” demeyelim çünkü geriye doğru baktığımızda, örneğin son 15-20 yıla, biz içtenlikte öz eleştiri yapmalıyız ki kentlerimizi çirkinleştirdik. Yeni yapılanlar güzel, doğayla ve kent kültürüyle uyumlu olmadı.

Önümüzde bir eylem planı var. Doğaya saygılı, kültür mirasını koruyan bir yerleşme kültürü bizim eylem planımız olmalıdır, olmak zorundadır. Bütün deprem bölgesini gezdiğimizde, dimdik ayakta kalan yapılar bizim geleneksel konut mimarimizdir. Yani, sivil mimarlık örneği yapılarımızdır. Onlara hiçbir şey olmadı. Biz o mimariyi unuttuk. Ahşap yapı yapmayı, kerpiç yapı yapmayı unuttuk. Sadece betonarme yapmayı biliyoruz. Gümüşhacıköy’e, Merzifon’a veya Sarıyer’e gitsek; ahşap yapı yapmak istiyorum desek buna bakacak mühendis yok, ruhsat verecek yönetmelik yok. Şimdi 50 bini aşkın insan kaybetmişiz, şehirler yerle bir olmuş, insanlar çadırda yaşıyor. Biz neden bahsediyoruz? Bunun da farkındayız ama böyle bir söylemi kim söyler? Tarihi Kentler Birliği söylemeli. Bu bizim görevimizdir.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı burada en büyük aktörlerden biri. Bu telaş içinde, bu konuya hassasiyetle yaklaşamayabilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı son yıllarda “kültürü az, turizmi çok” bir bakanlık hâline geldi. Burada en büyük görev Kültür ve Turizm Bakanlığına düşüyor. Deprem bölgesinde kültür ağırlıklı bir sorumluluk üstlenmesi gerektiğini hatırlatmalıyız. Dolayısıyla herkesin çok işi var. Tarihi Kentler Birliğinin işi de yerle bir olan bu kültür kentlerimizin yeniden ayağa kaldırılması sürecinde aktif olmak; doğal güzellikleri ve kültür mirasıyla birlikte bunu yapmaktır. Tarihi Kentler Birliği bu konuda önderlik etmelidir; kurulma amacı doğal zenginliklerimizi korumak, kültür mirasını koruyarak geleceğe taşımaktır. Tüm Türkiye büyük fedakârlıklarla kaynaklarını buraya harcarken, tarihi kentlerimiz öyle kentler olsun ki eski mirasını korurken yeni yaptığımız yapılar da ölçekli, oranlı ve güzel olsun. O zaman ne olur biliyor musunuz? O kentlerdeki çocuklar başka şehirlere, başka ülkelere göç etmez. Annelerinin, babalarının yetiştikleri kentin sokaklarında, kültürlü, kimlikli bu güzel kentlerde yaşamaya devam eder. Öyleyse biz çocuklarımızın geleceği için, gençlerimizin geleceği için deprem sonrası yapılacak büyük eylem planında böyle bir duyarlılıkla konuya yaklaşmalıyız. Hepiniz biliyorsunuz, ÇEKÜL Vakfı olarak 35 yıldır o bölgede çalışıyoruz, o bölgeyi çok iyi tanıyoruz. Her zaman olduğu gibi, bu kentlerimizin kültür mirasının arkasındayız. Bunun da bir kere daha sözünü vererek ve Metin Sözen Hoca’mın sevgilerini, selamlarını ileterek size teşekkür ediyorum.

Mirasla Birlikte Yapılanmak

A. Faruk Göksu, ÇEKÜL Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Şehir Plancısı

Deprem bölgesini gezdiğimde belediye başkanlarıyla görüştüm. Bir başkanımız “apartmanda oturup gecekondu romanı yazamazsınız” dedi. Bölgeye çok insan gitmişti. Fotoğraflar çekiliyordu. Gazete köşelerinde, televizyonlarda deprem bölgesinin etkileri anlatılıyordu. Buradan hareketle özellikle Tarihi Kentler Birliğine, ÇEKÜL Vakfına, siz değerli başkanlara büyük görev düşüyor. Eğer biz bu kentleri mirasla birlikte yeniden yapılandıracaksak mutlaka ve mutlaka orada olmalıyız. Yani, uzaktan bu kentleri yeniden yapılandıramayız.

Deprem bölgesi incelememizin ardından Sular Coğrafyası isimli bir rapor hazırladık. Başta Fırat ve Dicle olmak üzere 15’in üzerinde suyun beslediği bu bereketli coğrafya depremden etkilendi. Binlerce yıldır bu topraklarda pek çok uygarlık yıkıldı ve yeniden kuruldu. Biz de mirasla birlikte yapılanmanın temel ilkelerini hep birlikte geliştirmeliyiz.

650 bin konut programı açıklandı ama bu sayı 1 milyona çıkacak. Yaptığımız şeyler değerli ama biz stratejiler tasarlamadığımız sürece, bunlar “çok değerli” olamıyor. O nedenle, biz bu depremi bir faydaya çevireceksek, eğer bir değişim süreci içindeysek bölgeyi yeni nesil beklentileri dikkate alarak tasarlayacağız. Bu salonda da görüyorsunuz, işte gençler tasarıların başında olacak. Kendi geleceklerini tasarlayacaklar ve gençlerin beklentileri yeni nesil ekonomilerle, beklentilerle harmanlanacak.

Toplumumuzda ortak hareket etme kültürü maalesef yok. O zaman TKB’nin buna da odaklanması lazım. Yalnızca kültürel mirası ayağa kaldırmanın değil, bu ortak hareketi her alanda organize ederek nasıl yayabileceğinin de üzerinde durması lazım.

Şimdi, hızla 10 temel önerimi söyleyeceğim:

  1. Sular coğrafyasının anatomisini yeniden, gençlerin gözüyle keşfetmeliyiz.
  2. 11 şehri kapsayan yeni yerleşim planlarını, ekonomik kalkınma modellerini geliştirmeli, bir mekânsal şema çizmeliyiz.
  3. Yıkılan yerlerde yeniden yapılanma stratejisi olabileceği gibi yeni yerleşmeleri de bilimsel veriler ışığında seçmeliyiz.
  4. Doğaya karşı, onu yok eden, tehdit eden planlamalar yerine; doğanın bilgeliğini taklit etmeliyiz, doğadan esinlenmeliyiz. Mavi ve yeşil örtülerle kentlerin omurgalarını belirlemeliyiz.
  5. Kamu-yerel-sivil-özel ortaklıklar kurmalıyız.
  6. Fonlar oluşturmalıyız.
  7. Yenilikçi yöntemler geliştirmeliyiz.
  8. Gençlerin katılacağı tasarım atölyeleri, yarışmalar düzenlemeliyiz. Hatay’ı yeniden Hatay yapmamız, Adıyaman’ı yeniden Adıyaman yapmamız için çeşitlilik ve özgünlük gerekiyor.
  9. Travma yaşayan bölge insanının yeniden hayata katılması için planlı bir program geliştirmeliyiz.
  10. Tüm bu konuştuklarımızın olduğu ve katılımcı süreçlerle hazırlanmış bir “Beyaz Kitap” hazırlamalı ve UNDP’ye, Dünya Bankasına sunmalıyız.

İlkeleri gereği Tarihi Kentler Birliği de yaptıklarını yeniden değerlendirmeli. TKB 2019 yılında, Sezer Bey sayesinde çok güzel bir çalışma yaptırdı: Fırat 2023 Vizyon ve Eylem Planı. Çalışma, depremden etkilen şehirleri hemen hemen kapsıyor. O çalışmayı gençlerle yaptık, 6 ay boyunca bütün Fırat’ı gezdik. Bu kitap şimdi yeniden incelenmeli. İkinci çalışma ise TKB’nin kuruluşunun 20’nci yılında hazırladığımız Yol Haritası; herkesin incelemesi önemli. TKB’nin internet sitesinden tüm yayınlara ulaşabilirsiniz.

Bu yıl “Mirasla Birlikte Yapılanma Yılı” ilan edilmeli. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılındayız. Bu kapsamda TKB öncülük ederek uluslararası buluşmalar düzenleyebilir. Depremi yaşamış Japonya, Malezya, İtalya gibi ülkeler deneyimlerini paylaşabilir.

Yaşadığımız coğrafyanın %70’i, %80’i depremden etkilenecek. O nedenle bir afet kültürü geliştirmeliyiz. Okullar, yerel yönetimler; afet kültürünün, bilincinin oluşması için etkinlikler, eğitimler düzenlemeli.

Köyleri yeniden keşfetmeliyiz. Antakya ve Adıyaman’ın köylerinin çoğu, merkeze 15 dakika uzaklıkta. Hükümet, yıkılan köy konutu kadar köy konutu yapıyor. Köy konutlarının daha fazla yapılarak, kentte depremden etkilenenlerin köylere yerleşmesi teşvik edilmeli. Tarımsal destekler sağlanmalı. TKB, kırsal mirasın gelişmesi için böyle bir program başlatabilir.

TKB bölgenin yeniden yapılanma sürecinde mutlaka ama mutlaka aktif olmalı. Yeni kavramları, senaryoları, yaklaşımları gündeme getirmeli.

Sonuç olarak; Sular Coğrafyası, Mirasla Birlikte Yapılanma Eylem Planı başlıklarının detaylarıyla çalışılması gerekiyor. Yerel kimliğin yeniden canlandırılması, bölgesel büyük resme bakarak dinamiklerin kurulması, çarşıların canlandırılması, köylerin yaşatılması; bu eylem planlarında ortaya çıkarılmalı. TKB yöneticileri 29 Ekim günü bu planı ilgili tüm kurumlarla ve sivil örgütlerle paylaşmalı. Böylece Avrupa Birliği, UNDP, Dünya Bankası fonlarından tarihi kentlerimizin yeniden yapılandırılması için ortak kaynak yaratabiliriz.

“Doğa dostu yeşil şehirler için çalışacağız”

Sezer Cihan, TKB ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri

Yapılan konuşmalardan özetle, yıkılan şehirlerimizi yeniden kurgularken yerel değerler, sanat, zanaat, flora gibi pek çok bileşeni göz önünde tutmalıyız. Faruk Göksu’nun önerdiği eylem planının hazırlıklarını tamamlayarak 29 Ekim günü tüm kesimlerle paylaşmayı hedefleyebiliriz.

Risk haritaları hazırlamak bu planın en önemli maddesi olmalı. Örneğin Gaziantep’te bunu yapıyoruz.  Asım Başkan döneminde Ekolojik Kent Planlaması yaptık. Yani kenti tasarlarken doğanın bilgisini kullandık. Güneşin, rüzgârın, suların olumlu ve olumsuz etkilerini ölçtük. Farklı mimari birimlerin birbirine saygılı olması için pek çok analiz yaptık. ÇEKÜL Yüksek Danışma Kurulu üyelerinden mimar Erden Güven ile bu ekolojik kent çalışmasını yaptık ve dünyanın 30 inovatif tasarımı arasına seçildik. Yani, kâğıt üzerinde görünen stratejik planlarımızı uygulamaya koyduk. Deprem kentleri için de bunu uygulamak o kadar zor değil; sadece özverili, planlı ve bilimsel veriler ışığında kararlılıkla yürütülmesi gerekiyor.

Artık iklim krizinin etkilerini fazlasıyla hissetmeye başladık. 40 dakika süren dolu yağışları, seller…  O nedenle yerel yönetimlere çok büyük görevler düşüyor. Kamu-yerel-sivil-özel tüm kesimlere ihtiyaç var. Söylemde birlik beraberlik çok ama sıra eyleme geldiğinde sözlerimizi tutmuyoruz. Depremden etkilenen TKB üyelerimizle irtibat hâlindeyiz. İhtiyaçlarını, bizden beklentilerini analiz etmeye çalışıyoruz. İmar Yasasına göre yerleşime izin verilmeyen yerde barınamazsınız. Doğanın gücüne karşı gelemezsiniz, gün gelip sizi üzerinden atacaktır.

Depremzedelerin konutlarını, işlerini bir an önce geri kazandırmamız gerekiyor. TKB olarak, uzmanların bu konudaki önerilerini somut verilere dönüştürerek ilgili kesimlerle paylaşacağız. Somut olmayan mirası, su havzalarımızı, tarımı, yemek kültürümüzü, arkeolojik mirasımızı, sivil mimarimizi, tüm değerlerimizi gözeterek yeniden yapılanma sürecini yürütmeliyiz. Hem güçlü hem doğaya dost yeşil şehirleşmeye teşvik için tüm uzmanlarımız ve ÇEKÜL Vakfı ile birlikte çaba göstereceğiz.