Tarihi Kentler Birliği Uluslararası Kadıköy Buluşması 25 Mayıs 2007 Cuma günü Kadıköy’de başladı. TKB üyeleri ilk olarak Kadıköy Belediyesi’nin tarihi ve kültürel mirası koruma çalışmalarını yerinde gördüler. Süreyya Opera Binası’la başlayan gezi Antikacılar Sokağı ve tarihi Kadıköy Çarşısı’yla devam etti. Gezinin son durağı Kadıköy Belediyesi’nin deniz kıyısındaki tarihi binası oldu.

Açılış konuşmalarına 26 Mayıs 2007 Cumartesi günü saat 09:00’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde başlandı. Toplantının ardından TKB Meclis Toplantısı geçildi. Gündemin en önemli maddesi encümen üyeleri seçimleriydi. TKB Meclisi, görev yapmakta olan encümen üyelerini yeniden seçti. Bartın Belediye Başkanı Rıza Yalçınkaya milletvekilliği aday adaylığı nedeniyle belediye başkanlığından istifa etmişti. Rıza Yalçınkaya’nın istifasıyla boşalan encümen üyeliğine Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal oybirliğiyle seçildi. Meclis Toplantısı’nın ardından üyeler, TKB’nin yeni genel merkezinin açılışı için tekneyle Emirgan’a ulaştılar. Açılış sırasında, TKB Yarışması’nda ödül alan belediyelere ödülleri verildi ve yarışma sergisi de gezildi.

Aşağıda açılış konuşmalarını dikkatinize sunuyoruz.

Av. Selami Öztürk-Kadıköy Belediye Başkanı

1989 yılından beri Kadıköy’de yöneticilik yapıyorum. Bu dönemde en çok haz aldığım olay, Süreyya Operası Binasının restorasyon projesidir. Bu benim için en onur verici olaydır. Birçok eser yaptık. Ama Süreyya Operası’nın tarihi kimliği ve amacına uygun şekilde hizmet verecek olması beni daha çok heyecanlandırıyor. Bu bana sanata, kültüre, tarihe sahip çıkmanın önemini gösteriyor. TKB Türkiye’de sanata, tarihe ve kültüre de yeni bir bakış açısı getirmiştir, kamu-yerel-sivil-özel işbirliğiyle koruma çalışmalarının en güzel örneklerini vermiştir.

Burada lokomotif görev yerel yöneticilere düşmektedir. Çünkü kendi bölgesindeki yerel yaşamı en iyi bilenler yerel yöneticilerimizdir. Tarihi Kentler Birliği yöneticilerinin yaptıkları örneklerin hepsi onur verici. İlk kez İzmir’de katıldığım TKB toplantısından dönerken, giderkenki Selami Öztürk değildim. Kente daha farklı bakan bir anlayışla döndüm.

Paraya satın alınamayacak şey deneyimdir. TKB Buluşması’nı bu yönüyle de çok önemli buluyorum. Kültürler hiçbir zaman birbirlerini yok etmemeliler. Aksine birbirlerini zenginleştirmeliler. Bu yönüyle en zengin topraklardan biri olan Anadolu’nun bu kimliğini muhafaza etmek zorundayız. Korumayı bilmeyenler, uygulamayanlar, küresel ısınmayla başlayan tehlikeyi göremezler. Bu bakımdan TKB’nin üyesi olmak ve onun deneyimlerinden pay almak bizim için büyük mutluluk oldu. Bu konuda TKB’nin kurucu başkanı Erdoğan Bilenser’e, şu anki başkanı Mehmet Özhaseki’ye ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen’e teşekkür ediyorum.

Prof. Dr. Metin Sözen-TKB Danışma Kurulu Başkanı, ÇEKÜL Vakfı Başkanı

Bizler bugün çok mutluyuz… “Kısa zamanda büyük işler yaptık” diyordu hepimizin gönlünde olan bir kimlik… Yeni bin yıla biz farklı bir şekilde girdik. Bizim için 2000 yılı çok önemliydi. 2000 yılına temel bazı başlıkları armağan ettik. TKB’yi Türk halkının seçtiklerini, bizi biz kılan tüm kesimleri uygarlık altında toplamak istiyoruz. Bu hareketin düşünsel ve kavramsal kısmını kimse unutmasın… Burada TKB’de her kesimden katılımcı var. Herkesin bilinci, birikimi var. Bunu toplamak, iradeye geçirmek çok kolay değil. Elimizde çağın önüne geçen kavramlar olmalıdır. O kavramları sizin üretmeniz gerekir. Dünyanın geliştirdiği kavramlara eleştirel gözle bakmanız gerekir. Doğrum, benim topraklarıma uyuyor mu diye bakmanız gerekir.

Burada protokol meselesi yoktur; üreten öndedir. Bizi bugünlere taşıyan valiler var burada. Biz valilerimizin hepsine eşit bakıyoruz ama kente geldiği gün kültürü öne koyan valilerimize yüreğimizle bağlanıyoruz. Aklını kentine koyan kimlikli özel kesime de saygıyla bakıyoruz.

Bu yeni bir iştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin unutmaya başladığı bir iştir. Bu bilime ve bilince dayanan bir iştir. Dünyanın sürdürülebilirlik kavramları bizim anladığımızdan farklıdır. Sürdürebilmek için, içinde “yeni” olması gerekir. Sürdürebilmek için yürek gerekir, bilinç gerekir, katılım gerekir. İstanbul’un büyük düşünürleri bu gelişimin ve yürüyüşün tam olarak farkında değiller. Ama biz herhangi bir telaş içinde de değiliz. Biz Anadolu toprağının ışığında buraya geldik. İstanbul’daki arkadaşların bize çok dikkat etmesi gerekir. Geç kalmasınlar, doğruları bizimle beraber paylaşmanın yollarını arasınlar. Biz, katılımı bu nedenle farklı kılmaya çalışıyoruz.

Düne kadar bilim insanları konuşuyordu bu toplantılarda… Bilgilerini karşılıksız olarak aktarıyorlardı. Artık yerel yöneticiler konuşuyor. Yaptıklarını, birikimlerini anlatıyorlar ve başarının orada kalmaması için bizden destek istiyorlar. Yani tarihin sahipliğini üreten de kendi resmini çektiriyor. Bu yeni bir yöntemdir, yeni bir buluşmadır, yeni bir gelecek umududur. Bu açıdan valilerimize, belediye başkanlarımıza şükran borçluyuz. bir görev yapıp gitmek gibi görmeyen herkese şükran borçluyuz. Bu buluşmanın sürekliliği artık kaçınılmaz oldu. Biz dünyada da ne olduğunu görmeye çalışıyoruz. Onlarla bizim farkımızın ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Biz, uluslararası kuruluşlara da, doğru üretenlerle gitmek istiyoruz. Kaynağı zorlayarak elde ettikten sonra onu uygulamaya dönüştürenlerle beraber olmak istiyoruz. Bu sistem içinde katkıda bulunan uluslararası kuruluşlara da teşekkür ediyoruz. Biz iki yıldır Avrupa ne yapıyor, ne kadar doğru yapıyor, hangi olanaklarla yapıyor, yeniden irdelemeye çalışıyoruz. Sanıyorum bu iş için farklı bir bakış açısına girdik.

Kurmak çok önemlidir. Buradakileri, herkesi dikkatle izliyorum. Yaptığı işle, ağzından çıkan söz uyumlu olmak zorunda… Yola çıktığınız zaman yol arkadaşınıza inanmak zorundasınız. Ben burada herkesi dikkatle izliyorum. Yola çıktığınızda neye inandığınızı bilmek gerekir. Öğleden sonra, başladığımız yerle geldiğimiz yeri somutlayan fiziki bir ortama gideceksiniz. TKB, Şerifler Yalısı’nda, dünyanın kültüre dayalı kimlikleriyle el sıkışma ortamını çok üst düzeyde sağlayacak. Dün yaptığımız encümen toplantısında İstanbul’da valilerimizin, kaymakamlarımızın, başkanlarımızın buluşacağı, konuşacağı, uluslararası anlaşmalara imza atacağı bir yeri size sağlıyoruz.

Elde ettiğimiz her şey, emeğe dayalı olduğu zaman onun içinde olmayanlarla resim vermeyelim. Kurmak kolay değil, toplumları barıştırmak kolay değil, yarınlara umut vermek kolay değil…

Mehmet Özhaseki-TKB Başkanı, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı

Bugün bizim için keyifli bir gün. Değerli başkanımız bizleri güler yüzüyle misafir ediyor. Öğleden sonra Şerifler Yalısı’nda açılış yapacağız. Bir de gece yarısı yolculuğumuz var. Yurtdışında eserleri nasıl koruyorlar? Bundan dolayı bizim için önemli bir gün. Bugün tartışacağımız konu “kent çarşıları”. Olayları ve gelişmeleri sadece tek başına çözmek mümkün değil. Onun bağlantılarını çözmek zorundayız. Etrafımızda her şey çok hızlı gelişiyor. Her alanda değişim ve dönüşüm var. Bu bizim çarşılarımızı da etkiliyor. Biz zamanı doğru ve yerinde algılayabilirsek, doğru adımlar atabiliriz… Algılayamazsak hayat dalgalanır, o zaman o dalganı önünde bir çöp parçası gibi hayat akım gider…

Dışarıdan gelen her şey tehlikelidir, küresel olan her şey tehlikelidir demiyorum ama kendimize has değerlerin korunması, yaşatılması konusunda mutlaka duyarlı olmamız gerekir. Küresel kültür akımı bizi etkisi altına almış durumda. Küresel kültür dediğimiz, yöresel değerlerimiz, yöresel değerlerimizi yok etmeye çalışıyorsa ona karşı duyarlı olmalıyız.

Batıda sanayi devrimi ve şehirlere göçle beraber büyük şehirlerin oluşması, arkasından belediyecilik hizmetlerinin kurumsallaşması noktasında baktığınızda çok köklü bir geçmiş var. İki yüz-üç yüz yıllık bir geçmiş bu… Bizde ise tam tersi bir durum söz konusu… 1950’li yıllarda göç başlar, heybesini alan şehre gelir… Gelen insanlar herkesin doğal olan barınma hakkından dolayı bir ev edinmeyi istediler; derme çatma da olsa bir yer yaptılar. İdareciler olarak bizler yerimizde saydık. Geçmişte bunları çok yaşamıştık. Dengesiz ve sağlıkız yapılar ortaya çıkmıştı. Bir müddet sonra dönüşüm projeleri oluşturulmaya başlandı. Ama bu arada beton yapılar ortaya çıktı. Tarihi yapılardan kurtulalım, beton yapalım, burada insan yaşamaz diyenler oldu. Kentli bir insan olarak hafızayı yitirdik, oranın ruhunu yitirdik.

Bütün bunları söylerken çarşılara değinmeden geçemeyeceğim. Çarşıları yenilememiz gerekir.  Ama bunlar yetmiyor. Alışveriş alışkanlıkları, talepleri değişmiş insanların… Bunları da hesaplamamız lazım. O mekânların içini, ruhunu verirseniz o çarşılar o zaman yaşayacaktır. Tarihi Kentler Birliği, tarihte kalmış kentler topluluğu değildir. Tarih, geçmişte yaşanmış bir takım olayları kronolojik liste yaparak kitaplaştırmak  değildir. Geçmişte yaşanmış olaylardan ders alarak geleceğe bakma sanatıdır. Tarihini, kimliğini gelecek nesillere aktarmayan bir toplumda onurlu yaşama imkânı kalmayacağına inanıyorum. Bize ait ne varsa onları korumamız lazım. Metin Hoca uğradığı şehre can veriyor. Hocam “dünü, bugünü ve geleceği olan kentler kurmamız lazım” diyor. Bunu iyi anlamamız lazım.

Ahmet Selamet-İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili

TKB tarafından düzenlenen bu toplantıda sizlerle olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Birliğin 2000 yılından bu yana gerçekleştirdiği başarılı çalışmalarla Türkiye’de tarihi mirasımızın korunmasında bilinç oluşturmaya önemli katkılar sağladığına inanıyorum. Bu etkinliğin Şerifler Yalısı’nın açılışı ile başlamasını ise etkinliği daha da anlamlı bir hale getiriyor.

Geçmişi ile bağlarını kopartmış bir toplumun hayat damarlarının kesilmiş olacağını hepimiz biliyoruz. Bundan dolayı, bir yandan bilimsel araştırmalarla tarihimizi tüm ayrıntıları ile gün yüzüne çıkarırken, diğer yandan da tarihimizin yaşayan somut örneklerini korumalıyız. Burada konumuz “Geleceğe Miras: Kent Çarşıları”. Üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul’da kent çarşıları bir sürekliliği temsil ediyor. Öncelikle bu çarşıların kurulduğu yerler, Roma ve Bizans’ta da ekonominin kalbinin attığı yerlerdi. Dolayısıyla kent çarşıları, bu müstesna kentte tarih boyunca ekonomi kadar sosyal ve kültürel hayatın da merkezinde oldu. Bu anlamda, kentlerimizdeki kültürel yapıların tümüyle yok edilmeden bu bilincin kamuoyunda benimsenmesi için olanca gücümüzle çalışmalıyız. Bunu, gelecek kuşaklara neler bırakacağımızı içtenlikle muhasebe ederek yapmalıyız.

Yaklaşık altmış yıldır İstanbul’un maruz kaldığı çarpık kentleşmenin her alanda büyük tahribatlar yaptığını bugün yaşayarak öğreniyoruz. Maalesef kültür varlıklarımız da bu tahribattan payına düşeni almış durumda. Bu durum ulusal olmaktan öte evrensel bir ayıptır.

Biz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak bu ayıbın insanımızı daha fazla utandırmaması için çalışmalarımızı başlattık. Duyarsızlıklarla örülü bu süreci bıçak gibi kestik. Kurduğumuz İstanbul Metropolitan Merkezi (İMP) ile kentin  her noktasını bilimsel yetkinlik ve sanatsal bir özenle planlamaya başladık. Dönemimiz anıt ağaçlardan tarihi evlere, çeşmelere kadar kültür varlıklarımıza yönelik tahribatın son bulduğu, restorasyonun başladığı bir dönemdir.

Öncelikle KİPTAŞ marifetiyle Tarihi Yarımada ile Zeytinburnu ve Maltepe’de yürüttüğümüz dönüşüm projelerini hızlandırıyoruz. Bu amaçla KİPTAŞ’a 346 milyon YTL’lik borçlanma yetkisi verdik. Yine Süleymaniye’de yıpranan tarihi ve kültürel varlıkların yenilenerek korunmasını amaçlayan kentsel yenileme projesi hızla devam ediyor. Bu projede, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarınca, sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanları, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilecek. Bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, doğal afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel varlıkların yenilerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasını hedefliyoruz.

Süleymaniye Projesi’nin üç yılda tamamlanması için çalışıyoruz. Bugüne kadar çalışmalara yaklaşık 26 milyon YTL harcandı. Projenin toplam maliyetinin arsa alımı ve binaların inşası dahil toplam 100 milyon YTL olacağını öngörüyoruz.

Kaybolmakta olan tarihi ve kültürel değerlerimizi günümüzün değişen sosyal ve kültürel şartlarına uygun olarak şehrimize kazandırmak temel amacımızdır. Bu anlamda İstanbul’un tarihi ve kültürel varlıklarını korumak için bir dizi proje başlattık. Bu çerçevede Şerefiye Sarnıcı, Kız Taşı, Çemberlitaş, Örme Sütun, Anemas Zindanları, Tekfur Sarayı gibi projelerimiz devam ediyor. Sadece tarihi çeşmelerimizi değil, su kemerlerini, su terazilerini, su galerilerini, kırma çatılı mescitleri ve daha birçok tarihi eseri daha ihya ediyoruz. Nafi Baba Şehitlik Tekkesi ve Mezarlığı’nı yeniden şehrimize kazandırıyoruz. Şehitlik Dergâhı rekonstrüksiyonu ve çevre düzenlemesi yapıldıktan sonra kültür ve sanat merkezi olarak kullanılacak.

Fatih Sultan Mehmet’in ilk otağını kurduğu yer olarak bilinen Dua Tepesi’ni ve çevresini yeniden düzenliyoruz. Bu proje, Boğaz ile bütünleşen bir projedir. Dua Tepesi’nde, Serpuş Müzesi ve amfitiyatro ile dış mekânı kapsayan çevre düzenlemesi Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un prestijini arttıracak.

Taşıtların tarihi dokusuna büyük zarar verdiği Topkapı Sarayı Bab-ı Hümayun Kapısı’nı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte araç trafiğine kapattık. İçinden yol geçen Anadolu Hisarı’nı yeniden eski haline döndürüyoruz. Üç asrı aşan geçmişiyle Osmanlı çeşme mimarisinin en önemli eserlerinden biri olan Tophane Meydan Çeşmesi’ni restore ederek hizmete aldık. Sultan I. Mahmut’un annesi Saliha Sultan adına 1732’de yaptırdığı, ancak yıllar içinde bakımsızlığa terk edilen görkemli Saliha Sultan Çeşme ve Sebili restore edilerek yeniden hayat buldu. Boğaziçi ve Haliç’in yaşam ve kültür mirasını simgeleyen tarihi iskelelerimizi yenileyerek hizmete aldık. Osmanlı Devleti’nde Köprülü Kütüphanesi’nden sonra bağımsız binaya sahip ikinci kütüphane olan Vefa semtindeki Atıf Efendi Kütüphanesi’ni ihya ediyoruz. Tarihi Ceneviz Kalesi’ni Büyükşehir Belediyesi devraldıktan sonra aslına uygun olarak restore ederek İstanbullular’ın hizmetine ve turizme sunacağız. Ayrıca Beykoz’un en önemli simgesi tarihi İshak Ağa Çeşmesi (Onçeşmeler), Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edildi.

İstanbul’da bulunan Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı gibi geçmişten günümüze miras kalan tarihi çarşılarımız bizim kimliğimizdir. Bugün bu mekânlar, ticari kimliklerini değil, tarihi kimliklerini kaybetmiş durumdalar. Bize düşen görev bu yapıları, bu müstesna çarşıları, tarihi dokuya zarar veren sektörlerin ticari faaliyetlerinden arındırmak olmalıdır. Böylece bu mekânlarda geleneksel ticareti canlandırmak, bu mekânları tarihsel özlerini uygun olarak tekrar ayağa kaldırmak, korumak ve geleceğe taşımak mümkün olacaktır. Öncelikle tarihi dokuya zarar veren sektörleri kent dışına taşıyoruz. Kuyumcu Kent, Tekstil Kent gibi merkezler bu amaçla kuruldu. Yine bu müstesna kent çarşılarını aslına uygun olarak restore etmeyi planlıyoruz. Bu güzide çarşılardan yansıyan yaşam zevki ve estetiği gelecek nesillerimize aktarmak, onlara vereceğimiz en büyük armağandır.

Ayrıca 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilerek, önemli bir fırsat yakaladık. Böylece İstanbul’da başlattığımız dönüşüm projeleri farklı bir anlam kazanmıştır. Bugün burada düzenlenen toplantı gibi etkinlikler bu bilincin kökleşip yaygınlaşması adına son derece önemlidir.

Cumhur Güven Taşbaşı-İstanbul Vali Yardımcısı

2010 yılında Avrupa kültür başkenti seçilen İstanbul da böyle ir toplantının düzenlenmesinden dolayı TKB üyelerini tebrik ediyorum. Dışarıdan bakıldığı zaman TKB üyesi olan Anadolu’daki şehir ve kasabalarda yapılan çalışmaların İstanbul’un çok ötesinde olduğu gibi bir izlenim oluşmaktadır. Bu hamlede önemli rol üstlenen valilerimizin belediye başkanlarımızın, değerli hocamız Metin Sözen’in önemli rolü vardır.

Bundan on beş gün önce UNESCO’nun merkezi Paris’teydik. Oradaki Dünya Mirası Bölümü’nün başkanının bize ilk söylediği şeylerden biri şu oldu: “Biz İstanbul’un gelişmesine karşı değiliz. İstanbul’a yeni kuleler, kentsel dönüşüm adı altında yeni projeler yapılacağını duyuyoruz. Bunların tarihi mirası gölgede bırakmamasını istiyoruz. Bunları tarihi yarımadayla ilintilendirmeyin. Yapacağınız projeleri kentin dışına yapın”. İstanbul Dünya Miras Listesi’nde bir kenttir. Burada kamu, yerel yönetim, STK’lar ve halkla ciddi bir oluşum meydana getirdik. Bunun ismine de “İstanbul Dünya Mirası İzleme Komitesi” adını verdik.

İstanbul’da yalnızca İl Özel İdaresi bütçesinden 70 milyon YTL para harcadık. Ama hiç gözle görünmüyor. Topkapı Sarayı’nın restorasyonu için 30 milyon YTL harcadık. Bu da gözle görülmüyor. Başarılı olamadığımız çok şey var. Zeyrek’teki ahşap evler bir bir yıkılıyor. Sadece altı evi restore edebildik. Kültür varlığını restore etmek çok zor. Keşifleri önceden hazırlamak imkânsız gibi… Avrupa’da nasıl bir ihale yöntemi var, bunu inceleyip, değerlendirip, zorlukları aşmamız gerektiğine inanıyorum.

Bugün çok hızlı bir restorasyonun tehlikeli olduğuna inanıyorum, Geçmişte yapılan yanlışlara bugün de düşmemek gerekiyor. Yanlış restore edilen binadaki yanlışlıların düzeltilmesi kesinlikle söz konusu değildir. Doğru teknikleri kullanarak, doğru müteahhitlerle doğru restorasyon yapmamız gerektiğine inanıyorum.

Orhan Düzgün-Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü

Biz, öncelikle tescilli taşınmaz kültür varlıklarımızın envanterini çıkarmak için 2006 yılında bir çalışma başlattık. 74.500 adet tescilli taşınmaz varlığımız olduğu tespit edildi. Bu rakamın 25.000’i İstanbul’da bulunmakta. Belki de tescil edilmeyen on binlerce daha kültür varlığımız ortaya çıkacaktır. Buradaki eserlerin restorasyonu, korunması büyük önem arz etmektedir. 2005 yılında çıkarılan, İl Özel İdareleri’ne büyük imkân sağlayan Emlak Vergisi’nin %10’u oranındaki taşınmaz katkı payının toplanmasıyla İstanbul’daki kültür varlıklarımızın korunması için büyük destek sağlanmıştır.

 

Her yıl 500 adet eserin onarımı yapılıyor. Buna karşılık onbinlerce tarihi eserimiz restore edilmeyi beklemektedir. Bu kapsamda Van’daki Akdamar Kilisesi’nin restorasyonundan Topkapı Sarayı’na kadar birçok eserinde restorasyonu tamamlanarak açılışları yapılmıştır.Taşınmaz kültür varlıklarımızın restorasyonuna destek vermek üzere yaklaşık sekiz yüz vatandaşımıza bakanlığımızca destek verilmiştir. Geçtiğimiz yıllarda proje yardımı alan vatandaşlarımızdan 350’sine uygulama için destek verilmesi kararı alınmıştır. 3000 vatandaşımız müracaat etmiştir. Ancak imkânlar dahilinde %10’una destek verebiliyoruz.

Antik şehirlerimiz dünyada önemli bir yer işgal etmektedir. Genel Müdürlüğümüz olarak kazılara da ayırdığımız ödenek miktarını yaklaşık üç katına çıkararak bu önemli arkeolojik değerlerin korunmasına önem vermekteyiz.