Beypazarı Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen seminer başladı. 300’ü aşkın belediye başkanı ve belediye personelinin katıldığı seminerin ana başlığı kentsel dönüşümdü…

Aşağıda konuşmaları yayımlıyoruz


Mansur Yavaş-Beypazarı Belediye Başkanı

TKB ile bundan 3-4 yıl önce çalışmalara ilk defa başladığımızda canlı yayın gerçekleştirdik ve 2 Şubat 2003’te Beypazarı Bildirgesi hazırlanmıştı.

TKB’nin en önemli özelliği belediye başkanlarının deneyimlerini paylaşmaları… Ülkemizin her yeri çok zengin ama maalesef yöneticilerimiz de bunun farkında değildi. TKB üye sayısı 220’ye yaklaştı. Belediye başkanlarında kendi tarihî miraslarını koruma açısından müthiş istek var. Beypazarı’nın da örnek olarak katkısı olacaksa bundan bahtiyar oluruz. Yabancılar, Anadolu mirasının büyüklüğü karşısında başlarını eğiyorlar. Umarım yöneticilerimiz de bunun farkında olur.

Haluk Nadir-Beypazarı Kaymakamı

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanımız toplantıdan önce “keşke Metin Hoca 50 yıl önce burada olsaydı tarihî mirasımızı kaybetmezdik” dedi. Metin Hoca’ya çok teşekkür ediyorum.

Ülkemizde zengin ve engin bir tarihî mirasımız var. Kültür mirasımızı turizme yönelik olarak ekonomiye kazandıracak büyük potansiyelimiz var. Birliğin, “Bir elin nesi var iki elin sesi var” yerel, kamu yöneticileri ve sivil toplum örgütleriyle çok büyük başarılara imza atacağı kanaatindeyim.

Prof. Dr. Metin Sözen-ÇEKÜL Vakfı Başkanı, TKB Danışma Kurulu Başkanı

Hepinizin yoku var etme girişimi mekânlardan daha büyük. Bu girişimin en görünmeyen tarafı ise hep birlikte sevgi ve coşkuyla Türkiye için yürüyüşümüzü gerçekleştiriyor olmamız.

Türkiye’nin 50 yıllık koruma tarihine baktığımızda hızla yaptığımız çalışmalar var. Dolmabahçe Sarayı’nda birkaç gün önce şu cümleyi söyledim. Tarihimizin, yarına bakış açısı alacağımız yerin kaynağını kuracağımız yeni örgütlerin başarısını sınırsız bir sonsuzluğa aktaracak toplantıların önemi büyüktür.

Başkent Ankara, İstanbul ve İzmir gibi şehirler şunu çok iyi bilmelidir… Onların hayat kaynağı Anadolu’dur. Bizi bizden başka yarına taşıyacak güç yoktur. Bu durum Beypazarı’nda da aynı… Burada kendi olanaklarını kendi yaratarak, ben varım diyen bir başkana sahibiz. Beypazarı’nda bu çerçeve içinde de bakmanız gerekiyor. Gözü önce toprağında, sonra dışarıda olan yeni bir yolu Beypazarı’nda denedik. Kadını, çocuğu, dışarıdaki ve içerideki Beypazarlı’sı, kendi kendini denetleyen bir mekanizmayı birlikte yürürlüğe soktular. Beypazarı halkını kutluyorum ama bundan sonrasının daha zor olduğunu söylüyorum. Para çoğaldıkça, ahlâkın azaldığı birçok alanda çürümeler oluşuyor. Safranbolu’da başlatılan olay, üzüntülerin çoğaldığı bir aşamadan geçti. Beypazarı doğruyla yanlış arasında bir yerde değil, doğruyu büyüterek geldi. Ama bunun akışı da sağlıklı olmalı.

Buradan içeri girerken en az on belediye başkanıyla çalışmalarını konuştuk. Birazdan seminerde konuşacak arkadaşlar sadece uzmanlıklarını aktaracaklar. Esas bildiriyi başkanlar, siz sunuyorsunuz, deneyimlerinizi birbirinize aktararak asıl dinamizmi sizler yaratıyorsunuz.

Mehmet Özhaseki-Kayseri Büyükşehir Belediyesi Başkanı, TKB Başkanı

Metin Hoca inandıklarını söylüyor. Bir insanın inandıklarını söylemesi onun etkili olmasını sağlıyor. Ben de onun talebesi sayılırım…

İki oturumda da çok önemli konular tartışılacak. Ben de tehlikelerden ve fırsatlardan bahsedeceğim. Aslında bizler onlarca medeniyet kurmuş bir devletin sahibiyiz. Sosyal hayattan mimariye, kültürel hayattan başka noktalara uzanan onlarca yere imzamızı atmışız. Ama bugünkü noktada bu birikimle örtüşen bir yapı göremiyoruz. Biraz da geçmişe bakmak lazım. Batıda şehirleşme bizden çok erken başlıyor. 200-300 sene öncesine ait şehir planları görüyoruz. Dükleri, şövalyelerin etkisinden kurtulunduğu zaman şehirleşme başlıyor. Özellikle sömürgelerden elde ettikleriyle de şehirleşme süreci hızlanıyor.

Bize gelince, kocaman bir medeniyetin sahibiyiz ama belediyecilikten anlayan yok. Zaten belediyecilik hizmetleri uzun zaman vakıflar tarafından götürülmüş. Sonra o da sekteye uğramış.Belediye kanunu 1964’lere rastlıyor. Her şey birden bire oturmuyor. Kayseri’de ilk planlama 1946’da. Bir Alman uzman geliyor ve plan için bir takım kararlar alınıyor. Eski köye yeni adet mi getiriyorsunuz diye hemen halktan itirazlar başlıyor.

1980’li yıllarda, büyük şehirlere büyük akımlar oldu. Şehir ve köy oranı neredeyse tam tersine döndü. Belediyelerimiz ideolojik bir yaklaşımla bu göç karşısında tavır almadılar ve karşımıza sağlıksız ve kimliksiz kentler çıktı. 2000’li yıllara geldiğimizde ise şehirlerimizde altyapı olmadığını, sağlıklı bir kentleşme ve en önemlisi bir kimliğin olmadığını görüyoruz. Şimdi karşımıza yeni bir kanun çıkıyor. Bunu biraz sonraki oturumda tartışacağız ve ortak bir fikir çıkacağını düşünüyorum.

Önümüzdeki yıl Kaş, Ordu, Bitlis ve Tekirdağ’da dört seminer, İstanbul Kadıköy’de ve Afyon-Kütahya-Uşak üçgeninde iki Anadolu buluşmamız var. Bir de yurtdışı gezimiz olacak.

BİRİNCİ OTURUM
“Kentsel Dönüşüme Bir Örnek: Beypazarı”

Mansur Yavaş-Beypazarı Belediye Başkanı

Beypazarı’nda özeliklerini yitirmemiş 3500 ev bulunuyor. Bunlardan 500’ünü onardık. Burası 800 yıllık yerleşim bölgesi. Planlama yok, buna rağmen evlerin hiçbiri birbirini kapatmıyor. Işığa ve komşuya saygı var. Herkes ışıktan ve güneşten faydalanıyor. Beypazarı’nda o dönemlerde böyle bir komşuluk ilişkisi var. Evlerin hepsinin arkasında mahzeni var. Hepsinde insanlar yaşıyor ve mekanlarını aynen kullanıyorlar.

84 adet tescilli sivil mimarlık örneği, 200 yıllık 3500 adet tarihi Beypazarı evi, 600 dükkanlık tarihi çarşı, 20 adet dini yapı, 9 adet kültürel yapımız var. Biz restorasyonu yaparken tescilsiz olan evler için de kuruldan izin aldık. Şu anda restore edilen evlerin tümünün tescil edilmesi için uğraşıyoruz.

Evlerin restorasyonu yapılırken çatılarını ve bacalarını kendilerinin yapması için teşvik ettim. Halkı da içine kattım. Eski fotoğrafını bulursak evleri aslına uygun olarak restore ettik.

Biz restorasyon yaparken herkese bu evlerin değerinin artacağını söyledik. Sonuç da öyle oldu.

Taş Mektep tescilden bile düşürülmüştü ama en prestijli mekânlardan biri haline geldi.

Halkın da katılımıyla restorasyon için yapılan toplam masraf 1,5 trilyon. Bizim burada en önemli başarımız, insanlar kendi tarihi eserlerine sahip çıktıkları taktirde kendilerinin de kazançlı çıkacaklarını ispat etmemizdir.

Yeni yapılan binalarda da kendi tarihi dokumuzu yansıtmayan hiçbir binaya izin vermiyoruz.

Restorasyon sonrası tanıtım faaliyetlerine başladık. Bu faaliyetler sonucunda ilçemize turist gelmeye başladı. Herkes kendi dükkanını terk ediyordu. Biz turistlere bu dükkanları gezdirmeye başladık. Bu defa esnafta farkındalık oluşmaya başladı. Kendi yöresel yemeklerimizi yedireceğimiz yerler açarak bunları tanıtalım istedik. Yemeklerimizin patentlerini aldık.

İnsanlar sadece kendisi için yaptığını başkası için yapıyor ve bunu pazarlıyor. Meslek kursu açmaya gerek yok, zaten en iyi bildiği işi yapıyor.

Bir takım teşviklerle bayanlar meslek sahibi oldular. Diğer taraftan 1999 yılında gümüşçülerimizin sayısı 6 iken şu anda 60’a ulaştı.

En önemli kültür öğesi dilimizdir. Dilimizi koruyamazsak neyi koruyacağız. Dilimizin korunması konusunda da karar aldık. 5600 yöresel kelimeyi anlamlarıyla Türk Dil Kurumu’na teslim ettik. Bununla ilgili ödül aldık.

Bu çalışmalar İtalya Napoli’de bir öğretim görevlisi tarafından Ekonomik ve Sürdürülebilir bir model olarak sunuldu.

1999 yılında 2500 turist gelirken 2005’te 200.000’i bulduk. Gelecek için en az 1 milyon yerli, 100.000 yabancı turist hedefliyoruz.

Beypazarı’nda Kent Tarihi Müzesi kuruyoruz. Bir de Atölye Beypazarı Yaşayan Kültür Müzesi kuruyoruz. Beypazarı kültürünü bu müzede ziyaretçilere göstereceğiz. İlçeyi ziyarete gelenler o kültür müzesine geldiği zaman orada dolma dolduracak, yayık ayranı yapacak, kahve değirmeninde kahve çekecek ve evine götürecek. Makarna kesmekten tutun da basma boyamaya kadar her şey olacak. Beypazarı kültüründe olan yaklaşık 100 aktivite uygulamalı olarak izlenebilecek.

Beypazarı’na 4000 yataklı bir termal tesis kurulacak. Bu tesise gelenlere tur imkanı sağlayarak Türkiye’nin kültürünü tanıtacağız. Mudurnu’ya Göynük’e göndereceğiz. Civarımızla birlikte kalkınacağız.

Sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapıyoruz. Beypazarı’nda hemen hemen tüm ürünlerin fiyatları aynı fiyattır. Beypazarı Kültür ve Yardımlaşma Derneği bu kontrolleri yapıyor. Beypazarı Derneği Ankara’daki tanıtımı üstleniyor. Doğa Derneği destek veriyor.

Beypazarı’nda 400 bin ton tarım üretimi var. Organik tarım çalışmalarına da başlandı.

Tarihi konaklarımızdan Abbasların Konağı, Adalet Evi ve Müzesi olacak. Limoncuoğlu Konağı konaklama mekanı olarak da kullanılacak. Halk Evi’nde kültürel faaliyetler yürütülüyor. 600 dükkanlı tarihi çarşı restorasyonu hedefleniyor.

Sonuç olarak kültürümüzü korumuş oluyoruz, insanlarımızın sağlıklı mekanlarda yaşamalarını sağlıyoruz. Ayrıca evlerimizin değeri arttı, insanlarımız bu evlerde para kazanıyorlar.

2. OTURUM
“Bir Fırsat ve Tehdit Olarak Kentsel Dönüşüm”

Mehmet Özhaseki-Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı, TKB Başkanı

İçinde bulunduğumuz coğrafyada şehirlerin hepsinin zorda olduğunu, bu sıkıntıdan kurtulmak için gayret ettiklerini biliyoruz. Bazı şehirler ayakta kalma mücadelesi veriyor. Biz de TKB üyeleri olarak tarihi eserlerimizle ilgili bilinç yükselmesi sağlamaya çalıştık, bu eserleri nasıl koruruz konusunu danışman hocalarımızla tartıştık. Şimdi bu yaptığımız işlerin kendi yöremizin kalkınması hususunda nasıl bir işlev sağlayacakları öncelikli gündemimiz haline gelmiştir. Her yöre önce kendi değerini tespit etmeli. Bütün arkadaşlarımızın öncelikle yapması gereken bu. Sonra bu değerle nasıl şahlanırız onun yolunu aramalıyız.

Konumuz kentsel dönüşümle ilgili. Büyükşehirlerde kaçak yapıların, gecekonduların olduğu bir ortamdayız. Uzun süre değiştirmeyeceğimiz ev, mahalle tipine nasıl dönüşürüz onu tartışacağız. Bu noktada çıkacak yasa bizi rahatlatacak, ama önce halihazırda neler yapılabilir diye hocalarımızla ele alacağız.

Prof. Dr. Zekai Görgülü-YTÜ Şehir Bölge Planlama Bölüm Başkanı, TKB Danışma Kurulu Üyesi

Türkiye’nin en önemli katılım ortaklığı olan TKB’nin bir üyesi olarak burada bulunmaktan duyduğum mutluluğu belirtmek istiyorum.

Konu kentsel dönüşüm. Son 1-1,5 yılın gündemdeki konularından biri. Bu konu, farklı bir yasal tabanda da kentlerin gündemine çok güçlü bir şekilde girdi. Bugüne kadar kentsel dönüşümü kimi çok alkışladı, kimi kentsel döneklik olarak tanımladı, kimi içini nasıl doldurabiliriz diye tartıştı, kimi de rant kaygılı ele aldı. Yasanın çıkmasıyla da farklı bir sürece gireceğiz.

Sonuçta kentsel dönüşüm bize dışarıdan gelen bir kavram. Fırsatları ve tehditleriyle bunu ele almak istedik. Kentsel dönüşüm bir sorun mudur, yoksa sorunları çözme adına bir araç mıdır? Bunu tartışmak gerekir diye düşünüyorum.

Kentsel dönüşüm kavramı da çok tartışmalı. İnsanlıkla varolmuş olan kentler zaten dönüşüyorlar. Tarihsel süreçte iki önemli dönüşümle karşılaşıyoruz. Bunlardan biri tarım kentinden sanayi kentine geçiş. Günümüzde de tarım kentinden bilgi kentine geçiş sürecini yaşıyoruz. Böyle bir dönüşüm varken bir yandan da kentlere aktör güdümlü müdahaleler olmaya başladı. Bunun örneklerini batıda görmeye başladık. Kentlerimiz de son 2-3 yıldır bunu yaşıyor. Böyle baktığınızda kentsel dönüşüm çok da yeni bir kavram değil.

Kentsel dönüşümün temel iki amacı vardır. Biri kentin ekonomisini canlandırmak, geliştirmek ve geleceğe dönük sürdürülebilir kalmak. İkincisi ise istihdam yaratmak. Mansur Yavaş da bize kendi ekonomisini, istihdamı nereye taşıdığını anlattı. Hangi eksende yapacaksınız dersek, Beypazarı buna da örnek veriyor. Kültür, ticaret ve turizm ekseninde yapabilirsiniz. Onun için sadece kentsel dönüşümü sadece mekansal alanlara odaklamamalıyız. Odaklarsak kentsel dönüşüm kavramının altını doldurmaktan uzaklaşırız.

Tarihsel süreçte neden böyle oldu diye baktığımızda, 80’li yıllar bütün dünya için kırılma noktası. 80’li yıllara kadar sosyal refah düzeyi anlayışını bırakmayan batı devletleri artık bu anlayışı bıraktı. Bu noktada kentler kaderine terk edilmeye başladı. Bir anlamda çaresiz ve yalnız kaldılar. Bunlar kentlerde yer seçmeye başladılar. Ekonomilerini canlandırmak için kentsel dönüşüm kavramını kullanmaya başladılar. Yerel aktörler de ön plana çıkmaya başladı. O zaman yerel dinamikleri harekete geçirmek, bu ortaklıklarla olur dendi. Bu süreçte karar vericiler bir veya iki kişi olmamalı. Beypazarı’nda olan bu. Bütün aktörler karar verici olmuş. Planlamanın içerisinde kentsel dönüşüme bakmalıyız. Hiçbir zaman fiziksel dönüşüm olarak kentsel dönüşüme bakmamak gerekiyor. Sosyal ve ekonomik planlama ile yaşamı bunun içerisine katmadığınız taktirde dönüşemiyorsunuz demektir.

Çaba şu, biz bu işe yeni başlıyoruz ve doğru yerden başlayalım. Sizler sadece TKB üyesi belediye başkanları değil kendi kentlerinizin bütününün de belediye başkanlarısınız. Kentsel dönüşümün yanındayım, ama biz bunu pratikten beslenerek, ortak aklı egemen kılarak, geri dönülmez kayıplarla karşılaşmadan yapmalıyız.

Modelin doğru seçilmesi ve bütün aktörleri içerecek şekilde planlanması çok önemli. İnsan odaklı gelişmeyen hiçbir şeyde başarılı olmamız mümkün değil. Kentlerimizde yoksul bölgelerimiz var. Bunları kurtarmak da dönüşüm değil mi?

Ben kentsel dönüşüme, sınırı saptamaktan modeli koymaya kadar, bu çerçevede bakıyorum. Sınırlı aktörlerin fizik mekanda pazarlık yaptığı bir ortamda kentsel dönüşüm gerçekleşmemeli.

Turizm ekseninin de kültür odaklı bir çıkış noktası olmalı.

Eski ve yeni ayırımına özen göstermemiz gerekiyor. Biz bu tür ittifaklarımızı mutlaka kent bütününe taşır olmalıyız. Kültürel mirasın korunması adına yaratılmış bu birlikteliği kentin bütününe taşımamız gerekiyor. Burada bir bütünleşmeden bahsediyorum. Bu bütünleşme dönüşümün gerekçelerini daha netleştirip kuvvetlendirecektir.

Üst ölçekli stratejiler bütününe de bakmamız gerekiyor.

Faruk Göksu-ÇEKÜL Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Şehir Plancısı

Dün Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la ilk buluştuğumuzda bu işin özünün farkındalık olduğunu söyledi. Farkındalığı yaratıp nasıl bir vizyon çizeceğimizi bilmiyoruz. Başkanın yaptığı bu. Bu farkındalığı sağlamış. Farkındalık ve farklılık bizim vizyonumuzu oluşturmada çok önemli iki kavram. Artık kentlerimizi geliştirirken iki eksen etrafında, insan ve vizyon odaklı stratejiler ortaya koymamız lazım. Bence Beypazarı’nın başarısı iyi bir senaryo çerçevesinde bir toplumsal kalkınma modeli yaratmış olmasıdır. Biz çok kötü kullandığımız alanları ve yeni yaşam alanlarını yeniden yaratmak durumundayız. Bu çerçevede liderin öneminin büyük olduğunu vurgulamak istiyorum. Yerel düzeyde proje liderleri yetişmelidir. Bunun örneklerini Beypazarı’nda görüyoruz. Ancak bir noktada durup geleceği iyi tasarlamamız lazım. Geleceğe yönelik kararlarımızı iyi irdelememiz lazım. Üst ölçekte bakıp düşünmemiz lazım. Buraya yapılacak yatırım Ayaş’ın gelişmesini engelleyecekse tekrar düşünmemiz lazım. Onun için bölgesel planlamanın, havza boyutunda planlamanın önemini gözardı etmemek gerekiyor.