YÖRÜK’ÜN PROJELERİ

İstanbul’un kar altında kaldığı günün sabahı biz de Yörük’teydik…

Koca metropolümüzün “kent kültüründen yoksun”ların elinde kışa nasıl yenik düştüğünü televizyonda izledikten sonra, bu küçük köyümüzde “kent kültürünü sürdüren”lerle buluşmak yüreklerimize su serpti…

Tarihi Kentler Birliği’nin (TKB) 22-24.Ocak.2004 günlerindeki Safranbolu buluşmasındaydık… Muhtarİbrahim Sarı’nın otomobiliyle güneşin ilk ışıklarında vardığımızda, Birsen ve Kadir Gümüş köy meydanındaki “Yörük Sofrası”nda sobayı çoktan yakmışlardı…

“Mübeccel Ana”nın görmüş geçirmiş ellerinden “yörük gözlemesinin” her türlüsünü yiyerek; balın, reçelin ve pekmezin en “yörüğünden” tadıp, peşinden ceviz ve peynir eşliğinde çaylarımızı içerek; tadına doyum olmaz bir “kahvaltının” konukları olduk…

Anadolu kültürlerine sevdalı yazarımız Zeynep Oral bu muhteşem ziyafet karşısında duygularını anlatırken özetle dedi ki; “Yaşama sanatı ve uygarlığın eş değer olduğunu Yörük’ün eşsiz mimarisi ile bu sofra yeterince kanıtlıyor…”

Bursa’nın yüzakı merkez belediyesi ve TKB üyesi Osmangazi’nin mimar Başkan Vekili Defne Benol Acar da her şeyden “tadımlık” alarak keyfini çıkardığı kahvaltı için dedi ki; “Bu özen ve lezzet de insana saygının sonucu; tıpkı eski evlerdeki insana saygılı mekanlar gibi…”

Derken, Gümüş ailesinin “udi” oğlu Engin’e duygulu “meyhane şarkılarıyla” eşlik eden babasından bülbüller gibi bir “sabah konseri” dinledik… Ardından Yörüklü mimar Muhsin Maden, koca bir klasörde derlediği “Yörük Köyü Sağlıklaştırma Projeleri”ni anlatmaya başladı… Yörüklü emniyet müdürü Fehmi Öztunç da köyünün özgün mimari kimliğinin bu projelerle “emniyete” alınacağı için çok mutluydu…

RANT YERİNE UYGARLIK

Peki, bu büyük “izzet ve ikram” acaba nedendi?…

Özellikle “Koruma Kurulu” deneyimi olanlar bilirler… Tarihi dokuda “projeleri” olup da kimi “ilgili kişileri” ağırlamak isteyenler, genellikle “eskiyi yok eden yapılaşma” niyetlerini kabul ettirebilmek için bunu yaparlar…

Yörük’deki eşsiz kahvaltının ve içten konserin ardından “desteğimizin” istendiği proje ise köydeki hemen tüm eski yapıların “yıkılmadan korunmalarını” hedeflemesinin yanısıra, kimi “yeni” inşa edilmiş ya da “bozulmuş” olanların da “cephelerini tarihi çevreye uyarlamayı” öngörüyor…

Yani, “imar rantını” değil, “uygarlık değerlerini” gözetiyor…

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Yard.Doç.Dr. Aysun Özköse’nin imzasını taşıyan projenin henüz “Koruma Kurulu onayına” sunulmuş olması bile “Yörüklüleri”mutlu etmeye yetiyor… Diyorlar ki; “Bizim köy mezarlığımız da SİT olarak tescilli… Artık kimse dokunamaz…”

“YÖRÜKLERE” ÇAĞRI

Projeyi uygulayabilmek için “sponsor” ya da her hangi bir “parasal kaynak” bulunması durumunda, rölöve ve restorasyon çizimleri tamamlanmış “136 bina” ile tüm eski sokaklar “geleneksel özellikleriyle”bakıma alınıp, güvenceye kavuşacak… Böylece, yaklaşık “1 milyon dolar” olarak hesaplanan bir giderle, Yörük köyünün “tarihsel peyzajı” eksiksiz olarak geleceğe de taşınacak…

İşte bu müthiş heyecanı da “kutlayarak” Yörük’den ayrıldığımızda, İstanbul’daki örneğin “siyaset, medya ve eğlence dünyasının” gözdesi olanBeykoz’daki “orman yağmacısı” konaklardan sadece birinin “1 milyon dolar” olduğunu düşündüm…

Ve bu yazıda parasal durumu uygun “tüm Yörüklere” seslenmeye karar verdim; “Yörük’ü koruma projesine öncelikle sizler aranızdaki bir kampanya ile destek verin… Türkiyeye örnek olan köyünüzü yaşatarak, kültürel güzelliğinizi kendiniz anıtlaştırın…”