Tematik Sunuş: Prof. Dr. Metin Sözen -ÇEKÜL Vakfı Başkanı-TKB Danışma Kurulu Başkanı
Yöneten: Prof. Dr. Zekai Görgülü – YTÜ-Mimarlık Fakültesi Şehir Bölge Planlama Bölümü Başkanı -TKB Danışma Kurulu Üyesi
Konuşmacılar:
Prof. Dr. Semra Atabay – YTÜ-Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi
Doç.Dr.İclal Dinçer– YTÜ-Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi
Doç.Dr.Betül Şengezer – YTÜ-Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi (Katılamadı)
Fikret Toksöz – Sabancı Üniversitesi-TKB Danışma Kurulu Üyesi-
Dr. Ümit Özcan -Şehir Plancısı-Bartın Belediyesi Danışmanı
Mithat Kırayoğlu – Y.Mimar-ÇEKÜL Başkan Yardımcısı
“Paylaşılmayan yasalar uzun süreli olmazlar. Bu toplantıların arkasındaki düşünceler bizlerin güçlenmesini sağlamıştır. TKB bazı kavramları alt alta yazarak gündemi oluşturmaktadır. Biz ‘birlikte yapma’ tavrı içindeyiz. Bugüne kadar ‘bayındırlık’, ‘ulaştırma’ dedik, oysa günümüzde ‘eğitim’ ve ‘kültür’ gündeme gelmektedir. Kültür kimliktir. Kimlik olmadan ne bayındırlık, ne ulaştırma önem gösterir. Bu yüzden yasaları yapanlar bizimle çalışmalıdır. Üstelik güzel ve doğru olan akıllı da olur. Kendi yasaları vardır. Ben bugüne kadar yaptığım işlerde yasalara hiç ihtiyaç duymadım…
…Bugün konuşacağımız havza boyutunda planlamadır. Yani, aklımızı, yaşamımızı, üretimimizi planlayacağız. Şimdiye kadar hep vekalet verdik, tavsiye ettik, yapmadık. Bizi düzeltsinler diye beklemeyeceğiz. Biz nasıl düzelteceğimizi planlamalıyız. Parça parça olmak yerine birlikte olup, bütünü kurtarmalıyız. Bu yüzden de içini insanın doldurmadığı hiçbir proje diri duramaz.
…Havza, doğanın çizdiği bir sınırlamadır. Bu işlerde gerçek planlama yapılsın amacıyla ‘KORDAM’ı kurduk. TKB, bu işler yapılırken kıskançlıktan arınılan bir yerdir. Havza içindeki kentler işbirliği yapacaktır. Aksi halde, en güzel noktaya geldiğimiz an en tehlikeli noktaya da gelmiş oluruz.
…Bütün üniversitelere hesap sormalıyız. Hangi üniversite hangi bölgede ise, o bölgeye hizmet etmelidir. Cümleler herkesin anladığı biçimde kurulmalıdır. Üretmeyen baş tacı olamaz. İşte bu yüzden 22 Nisan günü suyu, toprağı, havayı diri kullananların günü olacaktır!”
Prof. Dr. Semra Atabay :
“Hızlı gelişme – doğal kaynak tüketimi” ikilemine dikkat çeken Prof. Atabay, “Ekolojik master planlar”ın önemini açıkladı. Yerel alanlar için düzenlenen parçacıl planların, ekolojik dengeleri yıkıcı etkisi olduğunu vurgulayarak, planlamanın bölge ölçeğinde yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Atabay, planlamanın hiyerarşisi içinde önde gelenin “önce stratejik ÇED kararları alınması, alan büyüklükleri ve –uluslararası anlaşmalarda da yer alan- biyolojik çeşitlililiğe de dikkat ederek, sosyo-ekonomik planlama yapılması” olduğunu belirtti.
Doç.Dr.İclal Dinçer
“Bu tür planlamaların uzun, zor ve zahmetli olduğunu kabulle işe başlanması gerekir. Planlama uzun bir süreçtir. ‘Ülke, bölge, havza, kent’ sırasıyla planlama gerektir. Bütün sınıf ve zümrelere hakça tahsis yapılmalıdır. Havzayı da ‘ekolojik havza, kültürel havza ve ülkesel havza’ olarak değerlendirmek ve korumaya bu açılardan yaklaşmak gerekir.”
Fikret Toksöz
“Yıllar önce bu yörede, Ulus’ta kaymakamdım. Bartın da çok güzel bir kentti.” diyerek söze başlayan Toksöz, “bölge” sözcüğünden “bölgecilik/bölücülük” çağrışımları yarattığı için “ürküldüğünü”, bu nedenle bir “yeniden tanımlama” yapılarak, bu kavramı anlatmada “yöre/havza” sözcüklerinin yeğlenmesini önerdi. Toksöz, 1986’da bölge yönetimi sistemine geçen ve 10 milyon nüfus ve 13 bölgesi ile 25 milyon USD hibe alan Yunanistan’ı örnek vererek, günümüzde “bölge yönetimi”nin ‘iyi bir çözüm’ olduğunu açıkladı. Buna göre, Genel Sekreteri’nin hükümet tarafından atandığı bölgelerdeki ‘Meclis’ler, ‘bölgesel kalkınmada demokrasi’yi de gerçekleştiriyordu. Aynı yaklaşımla ve 1986’da kabul edilen Çevre Koruma Planlama Kanunu ile 157 belediye bulunan Atina’da koruma altına alınan “Attiki” bölgesinde, bir tarihi eserden diğerine doğrudan yaya geçişi sağlayan ağlar kurulmuştu.
Mithat Kırayoğlu
Kırayoğlu, konuşmasına Yunus Emre’nin “Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım” dizeleriyle başlayıp, Dünya Günü sloganı olan “Kim demiş dünyayı değiştiremezsiniz diye? Bir insan bile dünyayı değiştirebilir!” diye bitirdiği konuşmasında, TKB’nin koruma konusunda kararlı olanlar arasında bir tür “kültür akrabalığı” ilişkisi yarattığını vurguladı (Nitekim bu “akrabalık” olgusu, TKB üyeleri ve katılımcılar tarafından sonraki iletişimde de çok benimsendi, her fırsatta altı çizildi!). Kırayoğlu, “bakmak” ile “görmek” arasındaki farka dikkat çekerek,“koruma, geçmişe bakmak ama onu geleceğe taşımaktır” dedi. Ülkemizde korumanın hala “tek yapı/anıt” ölçeğine takılıp kaldığını, oysa “kent-belde-bölge-havza” ölçeğine taşınması gerektiğini söyleyen Kırayoğlu bir de “Safranbolu- Yörük Köyü- Araç- Kastamonu – Daday – Azdavay-Cide- Bartın”ı kapsayan, kendi deyimiyle “cüretli bir yeni koruma havzası” önerisinde bulundu.
Dr. Ümit Özcan
Toplumsal, ekolojik, ekonomik havzaların yanısıra bir de, -planlamacıların ilk işi olan karşılaştırılabilir istatistik değerlendirmeleri doğru yapabilmeleri açısından da çok önem taşıyan- “Veri Havzası” kavramı olduğuna dikkat çeken Dr. Özcan, Bartın için yapılan planlama hakkında ayrıntılı bilgi verdi ve katılım sağlamak amacıyla binlerce basılı malzeme dağıtıldığı halde Bartınlı’ların plana pek de ilgi göstermediğini belirtti. Özcan zorlama teknikleri ile bir alanı bir başka alana taşımanın imkansızlığını vurgulayarak, “Ne, nerede?’ sorusuna değil, ‘nasıl ve neden?’ sorularına cevap veriyoruz biz, biz tatmin olduk ama inşallah bu plan Bartınlı’lara da yarar” dedi.
Prof. Dr. Zekai Görgülü’nün tüm konuşmaları özetlemesinden sonra sorulara geçildi.
Saptanan sorulardan bazıları şöyle idi:
Arzu Kahraman (Dr. Özcan’a): “Halk ilgi göstermedi diyorsunuz, bu durum bir olumsuz tepki mi, salt ilgisizlik mi?”
Selda Çelikyay : “Duygular nasıl plana geçer? İçi sivil olan koruma kavramı, kamusal alanla nasıl bağdaştırılır? Kamu ve kamusal arasındaki önemli fark nasıl dikkate alınıyor?”
Necdet Sakaoğlu: “Planlamada tarihten yararlanılıyor mu?”
Hasan Kıvrak: “Havza planının realitedeki yeri nedir?”
Tekin Bayram (Yalvaç Bel.Bşk.): “Havza planı ve gelişim planı arasındaki fark nedir? Planlamada en alt birim mahalle olmamalı mı? Veri ile bilgi arasındaki fark planlamada önemli değil mi?
Bodrumlu Mimar Hanım: “Bölge çalışmaları dünya ile nasıl bütünleşecek?”
Nizamettin Aydın (Tokat Bel. Bşk.) “Havza planı yerellikle çatışmaz mı?”
Ahmet Ünverdi (Niksar Bel. Bşk.) (Dr. Özcan’a): “Bizlere de dağıttığınız bu planda verileri nereden aldığınıza dair bir bilgi verilmemiş. Neden? Kaynak belirtmek gerekmez miydi?”
Mustafa Demir (Kemaliye Bel.Bşk.): “İntikal edemeyen miras hakları yüzünden korumaya da müdahale edemiyoruz. Ne yapacağız?”
Bartın SHP İl Bşk. : “Kaçak yapılaşma nasıl çözülebilir?”
Oktay Ekinci: 1-Planlar nasıl uygulanacak? 2- Türkiye uygulanmayan havza planlarını nasıl harekete geçirecek? 3- Planın önünde Devlet olmalı. Koruyarak katılım önemli. 4- Halkın katılımı şart, nasıl anlatılacak? 5-Halkın anlaması için planı nasıl yapıyoruz?
Bu sorulara konuşmacıların genel olarak verdikleri cevapların özetleri de şöyle:
Dr. Ümit Özcan – “İstatistik veri sıkıntısı bir gerçek. Bu nedenle anketler yaparak Planda ‘kantitatif’ değil, ‘oransal veriler’ kullandık.”
Mithat Kırayoğlu – “Bursa’da kadı sicillerine indik. Ama yine de o büyük mirasın anlaşılarak kullanıldığı söylemek zor. Bunun için hükümet ve yerel yönetimlerin işbirliği çok önemli. Ayrıca özel idarelerde çok kaynak var. Turizm’in korumada potansiyel bir tehlike olduğu da unutulmamalı.”
Doç.Dr.İclal Dinçer– “Yerel yönetimler ile valiliklerin işbirliği ile plan yönetimi kavramı hayata geçirilmeli. Bir sonraki aşamada kişisel güçler de devreye girer. .Sağlıklı veriler için arşiv geleneği önemli. Osmanlı Arşivleri tamam ancak, Cumhuriyet döneminde arşivcilik unutuldu. ‘Nazım’ ve ‘Uygulama’ planlarının tanım, anlayış ve yorumları yanlış…
Prof. Dr. Semra Atabay – “ÇED geriden gelemez! …Eko-sistem zincirleri bir bütündür. … Potansiyeli ölçme, risk yönetimi, ekolojik çevreye duyarlı sosyo-ekonomik planlama için kurumsal olarak yenilenme şarttır.”
En az konuşmacıların verdiği bilgiler kadar “sofistike” soruların ardı gelmediği için Prof. Dr. Zekai Görgülü, “Bilgi üretiliyor ancak kullanılmıyorsa yararı yok. Katılım bunu sağlar mı acaba?” diyerek paneli kapatıyor…