Süleyman Selmanoğlu-Elazığ Belediye Başkanı
İki gün sürecek bu toplantılar ile hem tarih ve kültür bilincinin oluşmasına yeni katkılar sağlamanın hem de şehrimizin tarihi ve doğal güzelliklerine yönelik yapacağımız gezilerle güzel Elazığımızı sizlere tanıtmanın gayretinde olacağız.
Tarihi Kentler Birliği, tarihi eserler ile doğal ve kültürel mirasımızın korunması, toplumsal bilinçlenmenin sağlanması, geçmişin bugünde yaşatılarak geleceğe taşınması noktasında çok önemli adımlar atmakta, Türkiye’nin önünü açan güzel düşünce ve projeleri hayata geçirmektedir. Elazığ Belediye Başkanı olarak öncelikle böylesi bir sivil organizasyon içerisinde bulunmaktan duyduğum memnuniyeti belirtmek istiyorum.
Yerel yönetimler olarak ülkemizde sorumluluğumuzun çok fazla olduğunu biliyoruz. Bizler, bir yandan rutin belediyecilik hizmetlerini gerçekleştirirken diğer yandan da, başta sosyal-kültürel alan olmak üzere, toplumun ihtiyaç hissettiği ya da toplumsal kalkınma ve bilinçlenmenin sağlanması gereken alanlarda yeni uygulamaları hayata geçirmekle karşı karşıyayız. Hiç şüphesiz, bu uygulamalar içerisinde “tarih ve kültür bilinci”nin oluşması en önemli yeri tutan unsurlardan biri olmaktadır. Çünkü, bizler milletleri ayakta ve diri tutan aktörlerden birinin “tarih ve kültür bilinci” olduğuna inanmaktayız. Tarih bilinci oluşmayan, kültürel değerlerinin ve zenginliklerinin farkında olmayan, bunları yaşama ve yaşatma duygusu içerisinde bulunmayan toplumlarda “millet” kavramının hakkıyla yerini bulacağını söylemek zor olduğu gibi, bu zorlukla birlikte “milli birlik ve bütünlük” kavramının da ciddi sıkıntılar yaşayacağı kabul edilmesi gereken bir gerçektir.
Bugün ülke olarak geldiğimiz noktada, milli tarih ve kültür bilincinin oluşması noktasında çok önemli aşamalar kaydettiğimizi söyleyebiliriz. Elbetteki bunda en büyük pay sizin bizlerin yöneticiliklerini yaptığımız belediyelerimizin gerçekleştirdiği çalışmalar ile değerli hocamız Prof. Dr. Metin Sözen ve Tarihi Kentler Birliği organizasyonunun çok önemli katkılarının olduğu bir gerçektir.
Tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra doğal güzellikleri ile de Anadolumuzun önemli bir şehri olan Elazığ, sizlerin de gezilerimizde yakından göreceğiniz üzere son yıllarda çağdaş belediyecilik hizmetlerinde Doğu Anadolu’nun standartlarını değiştirdi. Modern bulvarları, yeşil alanları, çocuk parkları, rengârenk parkları ile çağdaş belediyecilik unsurları hayata geçirilirken, tarihi ve kültürel değerlerimiz de şehrimizin birçok köşesinde yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Elazığ Belediyesi olarak bir yandan medeniyet beldemiz Harput’taki tarihi eserlere koruma ve onarım çalışmaları yaparak bugüne taşımaya çalışırken diğer yandan da şehrimizin uygun noktalarını kültürel figürlerle süsleyerek “çağdaş şehir” vurgusuyla kültürel değerlerimizi birleştirmenin gayretinde olduk. Bugün geldiğimiz noktada, “çağdaşlık ve kültürel miras” kavramlarını sentezleyerek, ikisini bir arada yaşatma noktasında yeni bir açılım sağladığımızı düşünüyorum. Hiç şüphesiz bu açılım, toplumsal hafızamızda tarihimize ve kültürümüze yönelik yeni sayfalar açılmasını sağlayacaktır.
Ülkemizdeki kültürel mirasın korunmasında çok önemli projeleri gerçekleştiren TKB’nin toplantısına ev sahipliği yapma mutluluğunu yaşayan Elazığ Belediye Başkanı olarak, bir yandan kültürel mirasımızın korunarak gelecek nesillere taşınması sağlanırken, bugünkü toplantımızın konusu olan “Geleneksel Kent Dokularının Yeni Gelişme Alanlarıyla Buluşması” hususunda da yeni çalışmaları ivedi bir şekilde gerçekleştirmemiz gerektiğine olan inancımı vurguluyor, hepinize şehrimize tekrar hoş geldiniz diyor, herkesi sevgilerimle selamlıyorum.
Sait Dağoğlu-Palu Belediye Başkanı
Tarihi mirasıyla öne çıkan Elazığ ve Palu’nun tarihi mirasının yaşatılmasının yanı sıra çevre ve toplumla birlikteliğinin sağlanması gerekmektedir. Tarihi mirasımızın gelecek kuşaklara aktarılması konusunda TKB Elazığ Buluşmasının önemli katkı sağlayacağı inancındayım. Yarın Palu’da buluşmak üzere saygılar sunuyorum.
Prof. Dr. Metin Sözen-TKB Danışma Kurulu Başkanı, ÇEKÜL Vakfı Başkanı
Elazığlılar sanatçıdır. Konuşurken mecazlı konuşurlar. Kimi sevdiklerini kimi dövdüklerini sonra anlarsınız. Dilin zenginliği olmadıkça gelecek kuşaklara zenginlikleri aktarmak zordur. Bu açıdan kutluyorum. Dün büyük bir hızla Malatya’da belirlediğimiz yol haritasının ne aşamaya geldiğini görmek için dolaştık. Ben o kentte yaşadım, bu kentte doğdum. Şimdi karşımda oturan sizler, dün bu yola çıkanlar, bugün gözlerinizdeki ifadeyle bana beraber büyüklüğü yaratmanın, umutsuzluğu umuda dönüştürmenin bakışıyla bana bakıyorsunuz. Soyut, herkesi kavrayan bir alandır. Somut ise elle tutulur, ortak çalışma alanına dönüşendir. Dün, burada hangi başlıkta soyut-somut kültürü ne noktalarda ortaya çıkaracağımızı tartıştık. Gerçekten örgüt olmak toprağa sağlıklı ve sağlam basmak demektir. Bu salonda çok konuşma yaptım. Eğer doğruları net olarak, birbirimizin yüzüne bakarak söylemezsek ne gelecek kurgulanır, ne de birlikte olunur. Belediye başkanlarının topraklarını kültür varlığı olarak gördüklerini görüyorum. Biz artık birlikteyiz, biz artık bütüncül bakmayı öğrenmeye başladık. Konuşmaların arkasını getirdiğimizi, olanaksız kılmak için bahane arayan kimliklerle iştigal etmediğimizi söylemek istiyorum. Ne olur topraklarınızı ve doğduğunuz toprakların kimliğini unutmayın.
Mehmet Özhaseki-TKB Başkanı, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı
Bundan yedi yıl kadar önce çıktığımız tarihi-kültürel-doğal mirası koruma yolunda atılan adımların, arkadaşlarımızın çabalarının bizleri mutlu ettiğini ve umutlandırdığını söylemek istiyorum. Konumuz belli. Bilindiği gibi ülkemizde büyük şehirlere akın çok eski değil. 1950’lerde başladı. İnsanlar şehirlere koşup geldiler. Bir ev yapmak istediler. Hazırlık yok, idarecilerde ilgili bilgi birikimi yok. Kaçak yapılaşma başladı. Yerel yönetimler güçlü değildi, deneyimli değildi, hazırlıklı değildi. İnsanların bütün olaylara ideolojik yaklaştığı bir dönemdi. Gelen insanlara bunlar bize oy verirler ya da ilerde kullanırız bu insanları diye kaba saba bir anlayışla bakıyorlardı. Bugün de şehirli insanların modern şehirlerden beklentileri başladı. Her yerde talan hareketi devam etti. Sadece sağda solda ayakta kalmayı başarmış tarihi eserler kaldı. Bütün bunları söyledikten sonra, hala vaktimiz var, hala bir şey kaçırmış değiliz. Kazdığımız her yerde tarihi eserler karşımıza çıkıyor. Bundan iki-üç ay kadar önce yurtdışı gezisi yaptık. Orada sanıyorum herkes etkilenmiştir. Tarihi mirasını bir taraftan koruyup, aynı zamanda bundan da para kazanıp, bir taraftan da çağdaş şehirlerini kurmuşlar. Burada da geç kalmadık. Belediye başkanlarımız bu konuda büyük bir gayret içindeler. Bunda TKB’nin payı büyük. TKB olarak bizler geçtiğimiz aylar içinde birkaç önemli faaliyet içinde bulunduk. Kurumsal kimliğimizi oluşturmak adına İstanbul’a taşındık. Şerifler Yalısı’nı açtık. İstanbul’a gelen arkadaşlarımız, başkanlarımız o mekânı kullanabilirler. Orada TKB çalışanları ve ÇEKÜL Vakfı’ndan arkadaşlar var.
Bir başka konu 200 Ortak 200 Eser konusu. Şu ana kadar elli beş başvuru var. Birçok belediye başkanımız bakanlıklarda para için sıraya girerken, TKB para vermek istiyoruz dediğinde neden başvuru yapmıyorlar anlayamıyorum.
Doğal mirasımızın korunması ve soyut kültürün korunması konusunda şimdiye kadar çok ciddi adımlar atamadık. Bu konuları önümüzdeki toplantılarda tartışacağız. Bunlar bizi farklı kılan değerler. Açığa çıkarılması ve elimizde bulundurulması konusunda bize düşen görevler de var diye düşünüyorum.
Prof. Dr. Hamdi Muz-Fırat Üniversitesi Rektörü
Geçmişimizi bilmek ve öğrenmek insanlığın vazgeçilmez bir tutkusudur. İnsan düşünce ve mantığının doğal bir ürünüdür. Tarih insanlığın hafızasıdır. Ortak mirasıdır. Bugün içinde bulunduğumuz uzay çağı insanların bin yıllarca birikiminin bir sonucudur. Geçmişini bilmek bir anlamda kendi benliğini tanımaktır. Bu olgu insanların, toplumların ve devletlerin hayatında gerekli olan temel öğelerden biridir. Gerçekten de dünya tarihine bakıldığında içinde yaşanılan dönemin şartlarına göre milletin kendilerine yeni bir tarihi bilinçlenme çığırı açtıkları görülmektedir. Eğer bu dönem milletlerin değişim ve gelişim gösterdikleri sıkıntılı ve zor zamanlar ise manevi kıymetlere dayanarak geleceği emniyetle kurmak daha büyük önem arzeder. Zira burada milletler ne idim ne oldum ve yarın daha iyi olmak için neler yapmam gerekiyor sorularına cevabı da yine tarihte bulurlar. Milli varlıklarını korumaya çalışan milletler ise maddi ve manevi kültür dinamiklerini korumak ve gelecek nesillere aktarmak hususunda milli tarihe büyük bir moral değer olara sarılmak durumundadırlar.
Remzi Oğuz Arık, coğrafyayı vatan yapan husus milletlerin ve insanın o coğrafyaya bıraktıkları hatıralar olduğunu söylemektedir. Coğrafyanın ruhuna işlemiş sevinçler, hüzünler ve tabiatıyla bırakılan eserler, o toprak parçasını size ait kılmaktadır. Günümüzde kentler kendi özgün kimlikleriyle dikkat çekmektedir. Kentleri Özgün kimliğe kavuşturan husus ise sahip olduğu tarihi eserler, yaşattığı maddi ve manevi kültür öğeleridir. Bu öğeler, bu toprakları bizim yapan tapu senetleridir. Gelecek nesillere bırakacağımız en somut ve elle tutulur miras da bu tapu senetleridir. Her geçen gün biraz daha küçülen ve küreselleşen dünyada yerimizi almamız, bunu yaparken de yaşam alanlarımızı, kentlerimizi insanlık kültürünün bir parçası haline getirmek ve kimliğimizi korumamız gerekmektedir. Dünya kültürüne yapacağımız en değerli katkı da bu olsa gerek. Bu aynı zamanda dünle yarın arasındaki bağı kurabilmiş ve yine dünya milletleri içindeki yerini alabilmiş yeni nesillerin yetişmesinin de zeminini hazırlayacaktır.
Harput, eski çağlardan beri insan topluluklarının yaşam alanı haline gelmiş bir bölgedir. Ticari, iktisadi ve stratejik konumu, Harput’u daima önemli kılmıştır. Harput, sahip olduğu tarihi eserler, maddi ve manevi kültür öğeleri, müziği, mutfağı, giyim kuşam geleneği, mimari yapısı ile Anadolu coğrafyasının özgün kimlikli yörelerinden biridir. Artık dünyada milletler şehirlerin bu özgün kimliğini korumakta ve özellikle turizm amaçlı pazarlamaktadırlar. Bu anlamda biraz geç kalınmış olsa da Harput ve yöresinde çaba ve çalışmaların yürütülmesi ümit verici ve sevindiricidir. Bu tür çaba ve çalışmalar halkı da değerlerine sahip çıkma konusunda daha da bilinçli hale getirecektir. Bu bilinç maddi ve manevi kültür değerlerimizin, mimari eserlerimizin sahiplenilmesi, korunması ve gelecek nesillere aktarılması hususunda en önemli itici güç olacaktır. Elazığ’da, Harput’ta bu anlamda güzel şeyler olmakta, çeşitli organizasyonlar ve çalışmalar yapılmaktadır. Bunlardan biri olan bu seminer de bizi fazlasıyla sevindirmiştir.
Yalçın Kurt-Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
TKB bugüne kadar kültür varlıklarını korunmasına çok büyük katkı sağlamıştır. Koruma son 10-15 yıl içinde Türkiye’nin gündemine gelmiş, TKB ile önemli bir ivme kazanmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koruma konusunda yasayla ilgili büyük yetkileri vardır. Son yasal düzenlemelerle büyük kaynaklar sağlanmıştır. Özellikler nüfusu büyük olan illerde emlak vergilerinden korumayla ilgili büyük ödenekler sağlanmıştır. Türkiye’de büyük bir seferberlik sağlanmıştır. Elazığ’da da bakanlık olarak çalışmalarız sürüyor. En önemli şey Harput’un Koruma Amaçlı İmar Planı idi. Önümüzdeki hafta Kurulda görüşülecek. Bundan sonra yapılacak olan şey, yurtdışına kadar ünü ulaşmış olan Harput’ta koruma planlarının yürürlüğe girmesinin ardından bir stratejik eylem planı yapmaktır. Bu çalışmayı Çanakkale’de yaptık. Harput layık olduğu yere ancak bu şekilde ulaşacaktır. Birkaç yıl içinde hem maddi hem de manevi kültür olarak dünyada yer alacaktır. Biz bakanlık olarak bundan sonra da korumanın yanında olacağız. Mevzuatla ilgili her an sorularınıza açığım. Teşekkür ederim.
Enis Yeter-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı
Öncelikle TKB’nin kuruluşu dahil birçok toplantısına katılmama rağmen herhalde en heyecanlı olduğum toplantı bu toplantı. Elazığlı olmamın yanı sıra, Elazığ ve Harput’un tarihi yapısının bunda büyük etkisi var. TKB üyesi olan birçok belde, ilçe ve il tarihi ve kültürel değerlere sahiptir. Ama Harput birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir yöremizdir. Kültür tahribatı başta mimaride olmak üzere kendisini göstermiştir. Yanan yıkılan ahşap bir konak değil, kültürün, tarihin ta kendisi. Avrupa’da birçok kente gittiğinizde bozulma olmamış bin yıllık kentleri görüyorsunuz. Portakal bahçeli meydanlara açılan sokak dokularını 21. yüzyıla taşımışlar. Nerede bizim sokak dokularımız? Nerede geleneksel yapılarımız? Kültür yoksa kent de yok. Bu sloganı tüm Türk insanının bilincine yerleştirmek TKB yöneticilerine tavsiyemdir. Ne kadar toplumumuza anlatırsak, inandırırsak o kadar çok şey kazanmış olacağız.
Elazığ’da, Harput’ta çok güzel çalışmalar var. Benim önerim, Harput’taki betonarme yapıların cephe giydirme ile geleneksel dokuya uygun hale getirilmesidir. Restorasyon merkezi oluşturulması çok büyük bir kazanım olacaktır. Biz Çalışma ve Soysal Güvenlik Bakanlığı olarak İŞKUR kanalıyla bu konuya önümüzdeki günlerde daha somut yaklaşımlarda bulunacağız. Son olarak Yukarı Fırat Havzası Birliği’nin kuruluşunu ben de belirtmek istiyorum. Bu birlik diğer havza birliklerinde olduğu gibi büyük bir kazanım sağlayacaktır. TKB’nin kuruluşundan itibaren sağladığı ivmeyi bundan sonra hızlandırarak büyük kazanımlar elde edileceğini umut ediyorum.
Muammer Muşmal-Elazığ Valisi
TKB olarak “Geleneksel Kent Dokularının Yeni Gelişme Alanlarıyla Buluşması” konulu seminer çalışması nedeniyle kentimize gelen katılımcılarla inanıyorum ki önemli kararlar alınacak. TKB’nin düzenlemiş olduğu bu seminerler Anadolu tarihine olduğu kadar Dünya tarihine de önemli katkılar sağlamaktadır. Elazığ, nice medeniyetlerin bugüne bıraktığı tarihi mirasa sahip özel bir şehirdir. Buna rağmen bütün dünya kentlerinin sahip olduğu sorunlar Elazığ’da da kendini göstermektedir. Birçok tarihi eserimizi yeniden kazanmak için çalışıyoruz. Ayrıca Harput Koruma Amaçlı imar Planı çalışması büyük bir titizlikle sürdürülmektedir. Bu anlamda tarihi mirasımızı merkez alan çalışmalarımız devam edecektir. Biliyoruz ki geçmişi olmayanın geleceği olmaz. Bu açıdan el birliğiyle bu değerlerimizi koruyarak geleceğe aktarmak en önemli görevimizdir. İnsanı ve çevreyi öncelikli gören bu anlayış, sadece Elazığ’ı değil bütün şehirlerimizi geleceğe taşıyacaktır. Bu seminer sürdürdüğümüz ve planladığımız çalışmalara ışık tutacaktır.
Harput’tan aldığımız ilham ve güçle başlattığımız “Elazığ Okuyor” kampanyasından bahsetmek istiyorum. Biz okuyan bireye, okuyan aileye, okuyan ülkeye giden yolu açmak, kim olduğumuzu bize bir kere daha hatırlatmak için bu kampanyayı başlattık. Kitabı ve okumayı vazgeçilmez olarak gören insanlara ulaşmak, kötü alışkanlıkların, televizyon ve internet bağımlılığının önüne geçmek için kampanyayı başlattık. İlimizde bulunan 120.000 öğrenci sayısı kadar kitap temin ederek bu işe başladık. Bu kitapları okul kütüphanelerine bağışladık. Okullara 1 saat kitap okuma saati koyduk. Bu büyük seferberlik Elazığ insanı tarafından kabul görmüştür. Bu kampanya Türk insanına örnek gösterildiği zaman nelerin başarılabileceğinin kanıtı olacaktır.