Tarihi Kentler Birliği Şanlıurfa Buluşması, eskiden Süryani Kilisesi (Reji Kilisesi) olarak kullanılan, Kemal Gazezoğlu Kültür Merkezi’nde başladı. Anadolu’nun dört bir yanından yaklaşık dört yüz davetlinin hazır bulunduğu buluşmaya, yeni göreve başlayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da katıldı.

Kültür Elçileri toplu halde…

Bakan Günay Kültür Elçileri’ni kutladı…

TKB üyeleri ve davetlileri Kemal Gazezoğlu Kültür Merkezi girişinde ÇEKÜL Vakfı’nın Kültür Elçileri karşıladı. Buluşma açılış konuşmalarıyla başladı. Kültür ve Turizm Bakanı Günay, ÇEKÜL’ün 2007 yılında TKB ile ortaklaşa yürüttüğü Kentler Çocuklarındır Kültürel Eğitim Programı’nı bitirip Şanlıurfa Kültür Elçisi olan çocukları yanına alarak yaptığı konuşmasında, “ÇEKÜL Vakfı’nın gencecik elçileri ve tüm dünya için tarihi ve kültürel mirası korumamız ve yaşatmamız gerekir” dedi.

A. Eşref Fakıbaba-Şanlıurfa Belediye Başkanı, TKB Encümen Üyesi

Sizleri binlerce yıllık sayısız uygarlığa kucağını açmış, dünyanın ilk yaşam yeri “doğuştan marka şehir Şanlıurfa”da görmekten ve Tarihi Kentler Birliği Urfa Buluşması’na ev sahipliği yapmaktan duyduğum mutluluğu özellikle belirtmek isterim.

Yukarı Mezopotamya’nın Ur kentine hoş geldiniz. Bu kent Urha’dan Ruha’ya, oradan Urfa’ya dönüştü. Çok değil 5 km. ötede oturan köylümüze sorun bu şehrin adı nedir diye, size Rıha (Ruha) olduğunu söyleyeceklerdir. Bu bilindiği kadarıyla en az 4 bin yıllık bir isimdir. Hz. İbrahim de ben Rıha’da doğdum diyordu 4 bin yıl önce.

Öyle bir kente geldiniz ki, uygarlığın beşiği olan Mezopotamya’da tüm kentler yerle bir olmuşken yalnız arkeolojik kalıntılarıyla ve tarihi yapılarıyla değil, o günden bugüne kesintisiz süren kültürel altyapısı ve insan dokusuyla da hala var olan bir kenttesiniz. Bunun başka bir örneği yok, sizi temin ederim.

Urfa bununla da kalmaz, Urfa size ilkleri sunar;
1- Göbeklitepe’de yapılan kazılar Erken Neolitik Çağ’a dair bilimsel literatürü değiştirmiştir ve 11.500 yıllık tarihiyle bilinen en eski anıtsal yapı olarak kayda geçmiştir.
2- Milattan önce ikinci binde Hz. İbrahim Peygamber burada doğmuş, dünyaya Harran’dan ışık yaymaya başlamıştır. Hz. İsmail’in soyuyla yalnız Müslümanların değil, Hazreti İshak’ın soyuyla Yahudilerin ve Hıristiyanların da atasıdır. Bu nur dünyaya Urfa’dan yayılmıştır.
3- Urfa dünyada Hıristiyanlığı kabul eden ilk kentlerden biridir. Osrhoene krallarından Abgar Ukomo’nun, Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul eden ilk kral olduğu bilinmektedir. Bu hükümdarın, İsa Peygamber’in dinini yaymak üzere Urfa’ya davet etmesi, İsa Peygamber’in de yüzünü sildiği ve resminin çıktığı mendil ile birlikte Urfa’yı kutsadığına dair mektubu göndermesi, kentin bugün bile “kutsanmış şehir” olarak anılmasına neden olmaktadır.
4- Dünyanın bilinen en eski eğitim kurumu Harran Üniversitesi’dir.
5- Balıklı Göl civarında bulunan insan figüründeki heykel, “Urfa Heykeli” olarak adlandırılmış ve dünyanın ilk heykeli olarak kayda geçmiştir.
6- Medeniyetin doğuşu, buğdayın ehlileştirilmesine bağlanır. Karacadağ’ın yükseltilerinde kendi kendine yetişen yabani buğday tarlasına rastlanmış ve türünün devamı için koruma altına alınmıştır. Yani medeniyet tam burada, üstüne bastığımız topraklarda yeşermiştir.
7- Halepli Bahçe’de ortaya çıkan M.Ö. 3. yüzyıldan mozaikler, Amazon Kraliçeleri’nin av sahnelerini betimler ve daha önce bilinen dört Amazon Kraliçesi’nin avlanırken adlarıyla birlikte gösterildiği tek örnektir.

Gelecekle ilgili kaygılar taşıyan her insan, her ulus, her toplum geçmişten vazgeçemez. Geçmiş, bugünü geliştirip, geleceğin belirlenmesine yarayan tek hazinedir. Bu nedenle, kültürel mirasa sahip çıkmak, insanlık adına ideolojik bir tavır içine girmektir. Kültürel mirasa sahip çıkmak, bilincin yenilenmesi anlamına gelir. İşte bu gelecek kaygısı ve tarih bilinci yapışık kardeşlerdir. Gelecek kaygısı, tarih bilincini edinmeyi gerektirir; tarih bilinci de gelecek kaygısının düşüncede biçimlenmesini sağlar.

Birçok şehrimizde yeni işlevler verilerek kurtarılmayı bekleyen gerçek saray güzelliğindeki tarihi yapılar boynu bükük dururken, beton yapılar inşa ederek adını “kültür sarayı” koymanın; müzelerimizi adına yakışan tarihi yapılar yerine beton binalara hapsetmeye çalışmanın, kültür ve turizm müdürlüklerimizi, halk eğitimi merkezlerimizi duvarlar arasındaki dar mekânlara sıkıştırmanın büyük bir yanlış olduğuna inanıyorum.

Tarihi kentlerdeki yapılar, bir bakıma eski aile fotoğraflarındaki kişilerin simalarına benzer. Eski aile fotoğrafları yırtıldığında o kişilerin simaları nasıl kaybolursa, tarihi yapıları yıkılan kentlerin de simaları unutulur, kaybolur. Bir yandan milyarlarca lira harcanarak yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen bulgulara dayanıp, geçmiş hakkında bilgi edinmeye çalışmanın, diğer yandan tarihi yapılarımızı temellerine varıncaya kadar yok ederek, gelecek nesillere bilgi bırakmamanın mantığını anlamak mümkün değildir.

Kimliği ve işlevi ne olursa olsun tarihi bir yapıyı insanların ortak kültür mirası saymak, bunları korumada ayırım gözetmemek, yani Urfa’daki Aziz Paul-Aziz Petrus Kilisesi (Reji Kilisesi) ile Hasan Padişah Camii’ni kültür değeri bakımından eş tutmak ve korunmaları yolunda eşit çaba harcamak, cami, kilise ve havranın yan yana olmasına saygı göstermek, demokrasiyi içine sindirmiş insanların ve toplumların içine sindirebildiği bir iştir. Demokrasi içine sindirmemiş insanlardan ve toplumlardan hoşgörülü bir anlayışı beklemek hayalcilikten öteye geçmez.

Yerleşim yerinin eskiliği ve sürekliliği açısından Urfa, dünyada benzersiz bir yere sahiptir. Böyle bir şehirde Belediye Başkanı olmak bana onur veriyor, beni heyecanlandırıyor ve bana ayrı bir sorumluluk yüklüyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse, başkan olmadan bunun farkında değildim. Ancak başkan olduktan sonra, insanlığın ortak mirası olan, geçmişin yaşantısını gözler önüne seren, geleceği şekillendiren bu değerlerin korunması sorumluluğunu fazlasıyla hissettim. Onlar, öncelikle bizden önceki nesillere aittiler ve bizler, onlara zarar vermezsek gelecek kuşakların malı olacaklardır. Biz, yalnızca onları gelecek nesillere ulaştıracak koruyucularıyız. Bu konuda, mimarlara, sanat tarihçilerine de çok fazla işler düşmektedir. Kültür varlıklarının restorasyonu, sürekli bakımı, eski durumuna mümkün olduğunca getirebilme ve adaptasyonu bunların başında gelmektedir.

İşte bu bilinçle Şanlıurfa Belediyesi olarak;
– Nasıl bir zenginliğe sahibiz?
– Bunları nasıl koruyabiliriz?
– İnsanlığın ortak malı olan bu mirası insanlara nasıl gösterebiliriz?
– Nasıl bir Urfa hayal ediyoruz?
sorularına yanıt bulma çabasıyla yapıyı oluşturup çalışmalara başladık.

Herşeyden önce bunu gerçekleştirmenin azim ve kararlılığına sahibiz. Bu inançla, Üniversitemizle, Koruma Kurulumuzla, sivil toplum örgütlerimizle ve çok değerli hocalarımızla el ele vererek “Doğuştan Marka Şehir Şanlıurfamızı” yeniden dünya kenti yapma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Burada bir kez daha Tarihi Kentler Birliği Başkanım Sayın Mehmet Özhaseki’ye, ÇEKÜL Vakfı Başkanı Sayın Prof. Dr. Metin Sözen Hocama ve destek olan herkese şükran ve saygılarımı sunuyorum.

Prof. Dr. Metin Sözen-ÇEKÜL Vakfı Başkanı, TKB Danışma Kurulu Başkanı

Yüreği sağlam çarpmayanların ağzından doğru cümle çıkmaz. Akıldan bilince, bilinçten bilgiye doğru bir şekilde ulaşılmıyorsa o birey yarım gelmiş, yarım gitmiştir. Bir kentin yüreğinin, kendisiyle beraber çarptığını duymayanlar belediye başkanı olmasınlar. Örgütlenmeyi, bütünleşmeyi ve gelecek ufkunu farklılaştırmayı düşünmüyorlarsa, başkalarına yol versinler. Bu kentlerde konuşmak çok zor. Çünkü bu kentlerde çok yanlış yaptık. Türkiye anayasanın birinci maddesini kültürle başlayıp kültürle bitmedikçe, anayasa değişikliği tamamlanmayacaktır. Bu açıdan kültür öncelikli olmayan bir gündem geleceğe taşınamaz.

Değerli dostum Fakıbaba’nın az önce kullandığı “marka” sözcüğünü ben hiç sevmiyorum. Bilinç, birikim ve ortak akıl demeyi tercih ediyorum. Bu coşkulu varlıkta doğruları nasıl öncelikli gösteririz çalışması yaptığımız zaman, Sayın Fakıbaba’nın kentine, insanına dayandığını gördüm. Tarihi Kentler Birliği uzun bir yürüyüştür. Biz, TKB’yi 2000 yılında sivil bir hareket olarak kurduk. Kimse bize herhangi bir şey kurun demedi. Burada beş yüz kişi bir araya gelebiliyorsa, bu birlikteliğimizin gücünü gösterir. Güzelim insanlar yaz tatiline değil de buraya geliyorlarsa, doğruları kendi kentlerine aktarmak için geliyorlar.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın küçücük bir bütçesi yoktur. Akıl, düşünce ve birikim onun en büyük kaynağıdır. TKB, elinizde büyük bir güç olarak duruyor. Buradaki insanlar sizden kaynak istemiyorlar. Çalışmaları kısaltacak karar alma süreçlerinin yaratılmasını istiyorlar. Burada taraf yoktur. Tam aksine, her kentin kendini kentine adamış kimlikleri vardır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda yarın bütün sanat-kültür adamları kapınızı çalacaktır ve ödenek isteyeceklerdir. Kültür ve Turizm Bakanlığı her yere veya her isteyene para veren bir yer değildir. Eksik kalanı tamamlayan bir yerdir.

Her kentin kokusu vardır. Burası Peygamberler kenti olabilir, ancak peygamberlerden kötü kokular geliyorsa o kent anlaşılmaz. Önce bu kent temizlendi, zihinler temizlendi.

Üretenler ve beraberliği taçlandıranlar konuşur. Beraberliğin taçlandırıldığı bir yere gidiyoruz. Valilerimiz vali oldukları için gelmediler. Savaşın kahramanları oldukları için geldiler. Övünmeden büyüklüğümüzün alkışlanmasını istiyorum.

Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu-Harran Üniversitesi Rektörü

Şanlıurfa merkezinde dini mimari, mezar mimarisi, sosyal yapılar, su mimarisi, ticaret yapıları, askeri mimari, sivil mimari, anıt mimarisi vb gibi çok sayıda mimari eser örneği bulunmaktadır. Şanlıurfa, Osmanlı döneminden kalma sekiz adet kapalı çarşısıyla, on bir adet hanıyla, sekiz adet hamamıyla GAP bölgesindeki kentler arasında başta gelmektedir. ŞURKAV çatısı altında 1992 yılından bugüne kadar önemli onarım çalışmaları gerçekleştirilmiştir.

Tarihi dokunun korunması yönünde Urfa’nın ne denli zengin bir şehir olduğunu söylemeden geçemiyorum. Harran Üniversitesi olarak sorumluluğunuzun bilincinde olduğumuzu belirtmek isterim. Üniversitemiz, Balıklıgöl yakınında yer alan tarihi Akçarlar Evi harap bir şekilde iken üniversitemizce satın alınıp onarılarak yıkılmaktan kurtarılmış, “Harran Üniversitesi Kültür Evi” olarak hizmete açılmıştır. “Tenekeciler Evi” de satın alınarak butik otel düşüncesiyle onarılmıştır. Birecik Baraj Gölü altında kalacak olan ve Halfeti ilçesinin en güzel konakları arasında yer alan tarihi Feyzullah Efendi Konağı, Osmanbey yerleşkesine taşınmış ve aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiştir. Ülkemizde yapılmakta olan restorasyonlara ara eleman yetiştirmek amacıyla Şanlıurfa Meslek Yüksek Okulumuz bünyesinde açtığımız Mimari Restorasyon Bölümü, bu yılsonunda ilk mezunlarını verecektir.

Bir yandan yer üstünde ayakta olan, ancak yıkılmaya yüz tutmuş taşınmaz kültür varlıklarını onararak kurtarmaya çalışırken,  bir yandan da yeraltındaki çok zengin arkeolojik kültür varlıklarımızla da ilgilenmemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Ayrıca 100. Yıl Üniversitesi ile üniversitemiz sanat tarihi bölümü öğretim elemanlarının Türk Tarih Kurumu adına yaptıkları Şanlıurfa İl Sınırları İçerisindeki Taşınmaz Kültür Varlıklarının Envanteri Araştırması geçtiğimiz yıllarda tamamlanmış, ilimizde saptanan yüzlerce taşınmaz kültür varlığıyla ilgili çizim, fotoğraf ve her türlü belge Türk Tarih Kurumu’na teslim edilmiştir. Kültürel mirasın korunmasında önemli katkılar sağlayacağına inandığımız Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kuruluş müjdesini de sizlerle paylaşmak istedim.

Anadolu’nun en büyük hanlarından biri olan tarihi Millet Hanı’nın metruk durumdan kurtarılarak, Kent Tarihi Müzesi-GAP Bölgesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Dokümantasyon Merkezi birimlerinin yer alacakları sosyal aktiviteli bir kültür merkezine dönüştürülmesinin yararlı olacağını düşünüyorum. Bu konuda Valiliğimiz ve Belediyemize her türlü teknik destek vereceğimizi belirtmek istedim.

Mehmet Özhaseki-Kayseri Büyükşehir Belediyesi Başkanı, TKB Başkanı

Hepinizin bildiği gibi üzerinde yaşadığımız bu coğrafya parçası, bağrında ya saygın bir olayı ya da önemli bir eseri taşıyor. Biz, tarihimizle çok övünen bir milletiz. Tarihimiz de övünmeyi hak ediyor; ancak koruma konusunda aynı şekilde övünebilir miyiz? Urfa’da yaptığımız toplantı için, bu işin neresinde olduğumuzla ilgili bir başlık attık. Laf olsun diye bir araya gelip, turistik geziler yapıp dağılmıyoruz. Bugün kendi içimizde bir hesaplaşma, bir özeleştiri yapacağız. TKB’nin amacı belli. Tarihi, kültürel ve doğal mirasımızı korumak, yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak. Bunun dışında yeni bir görevimiz daha var. Binaların yaşatılması kadar onu yaşatan ruha da sahip çıkmak. Soyut mirasın da yaşatılması gerekiyor. TKB’nin felsefesi karşısında sadece somut mirası korumak yetersiz kalıyor. Millet olarak bizi farklı kılan, kendimize has bazı değerlerimiz var. Bunlara da sahip çıkmamız gerekiyor. Dünya küçülüyor. Fiziki olarak değil; ama fiili olarak küçülüyor. Bir aile gibi oldular insanlar. Bizim bu aile içinde nasıl yer alacağımız çok önemli. Onurlu ve şahsiyetli bir fert olarak mı yer alacağız. Bu çok önemli. TKB olarak bu görevi de üstlenmiş bulunuyoruz. Dün geldik, başkanımız bizi mozaikleri görmeye götürdü. Açtığımız her yerden tarih fışkırıyor. Onların bize bırakılmış büyük bir emanet olduğunu biliyoruz. Geldiğimiz yerin neresi olduğunu iyi bilmemiz gerekiyor.

Değerli bakanımızın göreve gelişinden sonraki ilk ziyaretini bizim toplantımıza yapmış olması, gönüllerimizi fethetmeye yetmiştir. Yanımızda olmasını, önümüzün açılmasını kendisinden hep isteyeceğiz. Bakanımız için kısa bilgi vermek istiyorum. TKB, 2000 yılında elli belediye ile kuruldu. Bugün 228 belediyemiz var. Bütün üyelerimiz toplantılarımızı ciddi şekilde takip ediyorlar, farklı konuları tartışıyoruz. Başkanlarımız, benim hayatım TKB öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılıyor diyorlar. Bu konularda birçoğumuzun bilinç eksikliği vardı. Metin Hoca’nın öncülüğüyle herkes bir yarışa girdi. Merkezimiz İstanbul’da Şerifler Yalısı’nda. Yarışmalar yapıyoruz, yayınlar hazırlıyoruz. Her sene yurtdışında bir bölgeye giderek, korumacığın orada nasıl yapıldığını görüyoruz. Ayrıca “200 Ortak 200 Eser” projesi ile üyelerimize projelendirmek için destek veriyoruz. Yeni bir kararımız daha var. Artık gittiğimiz her yere bir armağan sunacağız. Hangi kentte toplantı yapıyorsak başkanımızın yönlendirmesiyle yapılamayan bir yerin projesini yapmayı üstleneceğiz.

Abdülmuttalip Akdemir-Şanlıurfa Vali Vekili

Şanlıurfa’mız ilan edilmeyen açık bir müze halindedir. Konuklarımız şehrimizi gezdiklerinde göreceklerdir ki, bu eserler içerisinde Hz. İbrahim’in nefesini, Nemrut’un tahtını, Amazon kadınlarının gözlerindeki heyecanı hissedebileceklerdir. TKB ve bu konuşmalar bizim vizyonumuzu ve misyonumuzu çok etkiledi. Bu toplantının etkileşimli, başarılı olmasını, Urfa’mızın tarihi değerlerinin korunması ve gelecek nesillere taşınması noktasında son derece önemli bir fonksiyonu olacağını düşünüyorum.

Ertuğrul Günay-Kültür ve Turizm Bakanı

Kültür ve Turizm Bakanlığı görevini devralmamın 25. saatimdeyim ve burada sizlerle birlikteyim. Konuşmacıları dinlerken, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başlaması gereken yerden başladığı konusunda içimde bir güven oluştu. Sayın Sözen’in anlattıklarını dinlemek, bana bu Bakanlıkta ilk dersini dinleyen bir öğrenci heyecanını yaşattı.

Çok engin bir tarih ve kültür mirasının üzerinde bulunduğumuzu hep hissetmişimdir. Bir tarihsel yerleşimin içine çürük bir diş gibi beton bir binanın yapıldığını gördüğüm zaman yüreğime bir hançer saplandığını hep hissetmişimdir. Ama buna itiraz edememekten de sıkıntı duymuşumdur. Şimdi buna itiraz edebilecek bir mevkideyim. Hep birlikte çalışacağız. Bir peygamberler kentinin üzerindeyiz. Yakın geçmişe kadar Türkiye, soyut ve somut her anlamda naylonlaşmaya terkedilmişti. Biz bunu yeni fark ediyoruz ve bu konuda el birliğiyle çalışmaya gayret gösteriyoruz artık. Dışarıda gördüğüm ÇEKÜL Vakfı’nın gencecik “Kültür Elçileri”ne karşı ve bütün dünyaya karşı bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum.  Dünyanın bu değerlerinin korunması ve büyük emanete sahip çıkma anlayışı içinde bir arkadaşınız olarak beni bu kuruluşun bir fahri üyesi sayarsanız bundan büyük bir onur duyarım. Bu bakanlığımın 25. saatinde bakanlığımı da kullanarak kendi kendime verdiğim en güzel ödül olduğunu düşünüyorum.

Çalışmalarınızdan her zaman haberdar olmak istiyorum. Kültürün farkına biraz da son yıllarda turizm aracılığıyla varmaya başladık. Kültür maddileşen dünyada aynı zamanda para da getiriyor. Biz bunu da yapmaya çalışalım. Korunan alanları cam fanusta sunacak değiliz. Bu işin turizm alanında bize getireceği katkıyı da tartışalım. Biz bunu biraz daha fazla halkla paylaşalım. Korumanın, en saygıdeğer yurtseverlik olduğunu anlatalım. Bakanlığımız bu konularda büyük atılımlar yapmaya çalışmış. Yeni kaynaklar yaratılmaya çalışılmış. Biz hep birlikte biraz daha halkı içine katarak, yerel yönetimlerle, aydınlarla korumanın en önemli bir insanlık sevgisi düşüncesi olduğunu çocuklarımızdan başlayarak anlatalım. Bununla ilgili de kapıdan girerken güzel bir olay yaşadım. Kendilerine sordum; hangi sıfatla buradasınız diye. ÇEKÜL “Kültür Elçisi”yiz dediler. Büyükelçi kim diye sordum. Düşündüler, büyükelçi Metin Sözen dediler. Hocam, yaptığınız işi bu çocukların aklına düşürmüşseniz, çok sağlam bir yerden başlıyoruz demektir. Herkesin emeğine gayretine yürekten teşekkür etmek istiyorum.

Köklü üniversitelerimizin üniversite duvarı içinde kaldıklarını görüyorum. Bunun bu dönemde aşılması gerektiğini düşünüyorum. Koruma konusuna bütün güçleriyle katılmalılar. Geleceğe doğru yaşanıyor; ama geçmişe doğru anlaşılıyor diye güzel bir söz var. Uygarlığın yol haritasını da öğrenip yeni dersler çıkarabiliriz diye düşünüyorum. Yepyeni bir atılım döneminin başındayız. Yeni bir uygarlık düzenine teslim olmak, uygarlık terimine haksızlıktır.