TKB üyeleri, 2006 yılının son buluşmasında Mardin’de bir araya geldi. Mardin ve Midyat belediyelerinin ev sahipliğindeki buluşma, 7 Eylül 2006’da Mardin’de gerçekleştirilen “hoşgeldin kokteyli”yle başladı. 8 Eylül 2006 Cuma günü Midyat’ta toplanan TKB üyeleri, İçişleri Bakanı, yedi tarihî kentin valisi, kaymakamlar, sivil toplum kuruluşları üyeleri ve Midyatlılar beraber “Uygarlıkların Buluştuğu Coğrafyada Yerel Kalkınma” konusunu tartıştılar.
Bu sabah gerçekleştirilen toplantının, elimize ulaşan konuşma metinlerini yayımlıyoruz. Önümüzdeki hafta başında toplantı ile ilgili tüm ayrıntıları yine bu sitede bulabilirsiniz.
Şehmus Nasıroğlu-Midyat Belediye Başkanı, TKB Encümen Üyesi
Bu bölgede insanlar değişik dinleri değişik kültürleri bir arada yaşar. Bu coğrafyada hiç okula gitmeyen insanlar dört dili konuşabilir. TKB tarihi doğayı ve en önemlisi de insan yapısını koruyan bir birliktir. Bu birliğin kurulmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Midyat’a baktığımızda, kentin bütün tarihî ihtişamına, kültürel ve etnik çeşitliliğine rağmen yeterince araştırılmadığını ve bu nedenle kültürel turizmin verimli bir şekilde gelişmediğini tespit edebiliyoruz. Son zamanlarda kültür turizminin ön plana çıkması ile tarihî kentler merak edilmiş ve araştırmalara konu edilmiştir. Kültürlerin, dinlerin ve dillerin buluştuğu ilçemizin uluslararası düzeyde tanınması hedeflenmiştir. Böylelikle ekonomik olarak geri kalmış Midyat halkınının ekonomik ve toplumsal kazanımları artacaktır.
Midyat tanıtım sorununu gidermek için belediye olarak uğraş vermekteyiz. Bu konuda Midyat Kaymakamlığı ve Süryani cemaatinin özverili katkıları sayesinde büyük aşama kaydetmiş durumdayız.
Metin Pamukçu-Mardin Belediye Başkanı
Ülkemizin tarihî, doğal, kültürel güzelliklerini korumak yaşatmak amacıyla birlikteliğimizi sağlayan TKB Mardin-Midyat Buluşması’na teşriflerinizden dolayı teşekkür ederim.
Mardin, Mezopotamya Ovası’nı selamlayan kapılarıyla, mistik bir atmosfer oluşturan avlularıyla, dilimli kubbeleri, süslemeleri ve planlarıyla, Anadolu’daki medreselerin ve kiliselerin seçkin örneklerini oluşturan Kasımiye, Deyrulzafaran, Zinciriye, Deyrulumur, Hatuniye, Mor Yakup ve Şehidiye ile, eğitim geçmişini bugüne taşıyan, kültür kokan ve dünya kültür mirasına talip olan bir kenttir. Anadolu ve Mezopotamya’nın birleştiği, doğu ile batı, kuzey ile güney yol kavşağında bulunan Mardin, M.Ö. 4500 yıllarına uzanan tarihi ile bu nitelemeye uymaktadır. Antik Çağ’da, Asurlulardan başlayarak Artukoğulları, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlı’ya kadar pek çok döneme ait eserler Mardin’i ve çevresini süslemektedir.
Sahip olduğumuz doğal güzellikler, tarihî ve kültürel değerler, tarihî İpek Yolu’nun ilimizden geçmesi ve Ortadoğu’ya açılan kapıları nedeniyle diğer bölgelerden farklı önem arz etmektedir. Çan ve ezan sesinin birbirini saygıyla selamladığı, dillerin ve dinlerin, kardeşlik hoşgörünün kenti Mardin, kendine özgü bir mimariye sahip, kültür varlıkları ve kültürel çeşitliliği ile yurt içinde olduğu kadar uluslararası bir düzeyde de ayrı bir önem taşımaktadır.
Prof. Dr. Metin Sözen-ÇEKÜL Vakfı Başkanı, TKB Danışma Kurulu Başkanı
O kadar uzak yerlerden geldiniz ki yanyana oturunca konuşmalarımızı sıradan yapmıyoruz. Uygulamaya yaşama geçirdiğimizde paylaştığımızda yaptığımız işin onurunu duyuyoruz.
Tarihî toplumların özel anları vardır. Bunlar çok sınırlıdır. Biz TKB olarak 21. yüzyıla farklı bir beraberlikle girdik. Bu toplantıda dün gece gördüğün şey şuydu: Herkes beraberce bir şeyi çözmek üzere konuşuyor. Türkiye’de çok toplantı yapıyoruz. Uluslararası beraberliklerde bu bilincin yeterince anlaşılmadığını görüyoruz. Yanlışlarımız olabilir ama siz yerel yöneticiler ve kamunun diri duran güçleri hepiniz “yaptık yapmak istiyoruz, bunu beraber olursak yarına taşıyacağız” diyorsunuz. İşte önemli olan nokta budur. Kurmak çok önemlidir. Türk toplumu kurmakta iradelidir ama ondan sonrasının getirilmesin de gereken soğukkanlılığı ve özveriyi daha yeni yeni anlıyor.
Düzeyli yönetimin, düzeyli sonuçlara akması, inanca dönüşmesini biz şimdi yaşıyoruz. Az ve öz konuşarak, doğru projelerle yarınları kurmak istiyoruz. Çok sessiz değil, gürültüsüz çalışıyoruz. Türkiye için geliştirdiğimiz kavramların basın tarafından da doğru anlaşılması gerekiyor. Sivil toplum örgütlerinin asla yanlışa düşmeye yol açmamalarını diliyorum.
“Uygulamaya dönüşmeyen bilgi ve bilim doğru ve yanlış arasında bir yerdedir” diyor ünlü Diyarbakırlı bilimadamı… Mardin’de de üniversite açıyoruz. Fakültelerin Mardin’in ihtişamlı tarihî binalarında kurulmasına özen gösterildi.
Mehmet Özhaseki-Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı, TKB Başkanı
Bugün burada yine bir TKB toplantısında beraberiz. Anlamlı bir konu seçtik: “Uygarlıkların Buluştuğu Coğrafyada Yerel Kalkınma”. Bütün toplantılarımızda gittiğimiz yöreye bir şeyler katmak gayreti içerisindeyiz.
Medeniyetlerin kurulduğu, izlerin bırakıldığı bir coğrafyanın önemli merkezlerinden birinde toplanmış bulunuyoruz. Bizler istiyoruz ki bu konuları bu toplantılarda ciddi olarak tartışalım. Gürültü yapmadan iz bırakalım istiyoruz.
İnsanların bencilleştiği, ailelerin çekirdek aileye dönüştüğü bir ortamda kendi değerlerimizi kaybetmeden kalkınmayı nasıl sağlarız? Kentlerimiz geçmişte birtakım medeniyetlerin başkentiydi. 25-30 vilayetimiz adeta ilçe konumuna düşmüş durumda. Bazıları da ileriye doğru hızlı adımlar atıyorlar. “Bu gelişmenin altında yatan faktör nedir?” bunları incelememiz gerekiyor. İleri giden illerde gördüğümüz özellik, kendi değerini tespit etmesidir. Tarım mı? Turizm mi? Yoksa iller, sanayiyle veya hayvancılıkla mı kalkınır?. Kimse Antalya’dan sanayileşmeyi beklemez. Yerel yöneticiler de kendi içlerinde bir uyum sağlamak zorunda. O kentin kalkınmasıyla ilgili kendi aralarında birlik sağlanamıyorsa o kentin işi zordur. Bir amaca doğru yönelmek gerekiyor.
Geçtiğimiz aylarda Budapeşte ve Prag’a gittik. Onlar kendi kimliklerini korumuşlar ve o kimlikleri satıyorlar. Sadece bir kentin yılda ağırladığı turist sayısı 21 milyon. Bu kentteki insanların %50’sinden fazlası hizmet sektöründe çalışıyor. Bu kentte sanayi yok, fabrika yok… Bizim de bu şekilde kendi değerlerimizi harekete geçirerek hareket etmemiz gerekiyor. Bu da özellikle belediye başkanlarımızın üzerine düşüyor.
Önce kendi içimizde sonra çevremizle barışık olmalıyız. İnsanlar hangi dini tercihi yaşarsa yaşasın, hangi mezhebin içinde olursa olsun onlarla barışık olmalıyız. Birbirimize sahip çıkmak durumundayız. TKB olarak aslında bunu kendi içimizde sağladık. Siyasal kimliklerimizi bir kenara bıraktık. Para kazanmanın dışında estetik, sanat, kültür, tarih gibi kaygılar taşıyoruz. Onlarca medeniyetin iz bıraktığı bu topraklarda biz de bu izleri turizme kazandırırız diye düşünüyorum.
Orhan Düzgün-Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü
Anadolu, coğrafi konumu, doğal şartları ve jeopolitik yapısı nedeniyle insanlığın varoluşundan bu yana kesintisiz iskân görmüş ve bunun haklı sonucu olarak “uygarlıklar ülkesi” olarak tanımlamışlardır.
Anadolu’nun kültürel çeşitliliği ve sürekliliği, ülkemizi taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları yönünden zengin bir görünüme kavuşturmuştur. Günümüzde, kültürel ve doğal mirasın yalnız ona sahip ülkelerin değil, tüm insanlığın en değerli ortak mirası olduğu benimsenmiştir.
Ülkemiz imza koyarak taraf olduğu “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi” gereğince ulusal ve uluslararası platformlarda, kültürel ve doğal mirasın korunması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda gerekli tüm tedbirleri almak üzere yükümlülükler altına girmiştir.
Bu yükümlülükler çerçevesinde Bakanlığımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki doğal ve kültürel varlıkların çağdaş yaşam ile bütünleştirerek kullanılabilmesi amacıyla korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının bakım ve onarımı için restorasyon projelerinin hazırlanması ve uygulamalarının yapılması konusunda önemli görevler üstlenmiştir.
Ülkemizde turizm etkinlikleri arasında yer alan kültürel turizme olan ilgi, son yıllarda giderek artmaktadır. Kültürel turizm etkinlikleri arasında sadece tarihî, arkeolojik ve özel bir öneme sahip maddi varlıklar algılanmamalıdır. Kültür, bir toplumun tüm değerlerini barındıran ve koruyan bir olgudur.
2005 ve 2006 yıllarında ülkemizdeki kültür varlıklarının korunması işlerinde kullanılmak üzere genel bütçe ve DÖSİM bütçesinden yaklaşık 150 milyon YTL ödenek ayrılmıştır. Bu amaçla kültür varlıklarının restorasyon, restitüsyon, çevre düzenlemesi ve sokak sağlıklaştırma projeleri ve uygulamaları kapsamında 277 ihale gerçekleştirilmiş, bunlardan 168 adedi tamamlanmış olup, 109 adedi ise devam etmektedir.
2005 yılında yürürlüğe giren “Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik” uyarınca özel şahısları ait 662 adet tescilli yapının rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri ile 42 adet yapının proje uygulamasına toplam 8,5 milyon YTL nakdi yardım yapılmıştır. Bu kapsamda Mardin ilimizde 31 adet proje yapımı, 3 adet de proje uygulaması olmak üzere toplam 34 vatandaşımıza nakdi yardım sağlanmıştır.
Mardin ilimizdeki kültürel varlıkların korunmasına yönelik olarak genel müdürlüğümüzce yapılan işlerden birisi de Kasımiye Medresesi’nin restorasyonudur. Restorasyon faaliyetlerine geçtiğimiz ay başlanmış olup 2007 Mayıs ayında tamamlanması hedeflenmiştir. Nusaybin ilçemizde de Zeynel Abidin Camii ile Mor Yakup Kilisesi arasına “İnanç ve Kültür Parkı” yapılması amacıyla kamulaştırma işlemleri başlatılmış ve valiliğimize gerekli ödenek sağlanmıştır. Mardin Kalesi proje ve uygulama işinin de 2007 yatırım programına alınması amacıyla gerekli hazırlıklar yapılmaktadır.
2005 yılında gerekli yasal düzenlemeler yapılarak yürürlüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu’nun 12. maddesi gereğince belediyelerin görev alanında kalan kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla kullanılmak üzere Emlak Vergisi’nin %10 oranında “taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı” tahakkuk ettirilmekte ve ilgili belediyece tahsil edilerek il özel idaresi tarafından açılan özel hesapta toplanmaktadır. Belediyeler hazırlayacakları projelerle valiliklere başvurmaları halinde bu ödeneklerden faydalanabileceklerdir. Bu kapsamda Türkiye genelinde il özel idareleri tarafından açılan hesaplarda toplam 80 milyon YTL ödenek bulunmaktadır.
İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan yasal değişikliklerle yerel yönetimlerin kültürel varlıklarımıza sahip çıkma konusunda önü açılmış ve aynı ölçüde sorumlulukları da artmıştır. Bu bilince sahip özel idare ve belediyelerin üye olduğu Tarihî Kentler Birliği de Metin Sözen hocamızın önderliğinde, değerli kadro ve yöneticileriyle önemli bir boşluğu doldurmakta ve rehberlik yapmaktadır.
Mehmet Kılıçlar-Mardin Valisi
Çok uzun zamandır beklediğimiz bu buluşmanın ayrı bir heyecan ifade ettiğini biliyorum. Çünkü bizi bir araya getiren yöneticisi olduğumuz yerlerin tarihle olan ilişkisidir. Bu ilişki bizleri farklı bir terminolojiyle anlaşmaya, yoğun bir duygusallıkla korumacılığa sevk ediyor. Hoşnut olduğumuz ve keşke çok daha önce yapabilseydik dediğimiz bir durum bu…
Dünyanın birçok gelişmiş ülkesi -derinliği bizim kadar olmasa da- tarihle yaşamı, toplumla geçmişi kendi eksenince irdeliyor. Medeniyet tarihindeki rolünü konumlandırıyor. Oysa bizler bu konumlanmaya, sahibi bulunduğumuz değerler itibariyle zaten mecburuz. Anadolu, dünyaya Dicle ve Fırat’ın bereketiyle, Kızılırmak coşkusuyla, Ege ihtişamı, Kelkit berraklığı, Akdeniz medeniyeti ve Toroslar’ın engin kültürüyle nice katkılar sağladı; duruşuyla, yaşam sistemiyle yeni açılımlar getirdi.
Biz tarihin, borçlu olduğu toprakların sahipleri olarak, ihtişamlı yapı mimarisiyle, kent kültürüyle taçlandırılmış, inançlarını mabetlerle tezyin etmiş, yapılara yaşam dilini, hayat felsefesini aktarabilenlerin mirasını devraldık. Bu bilinçle katlanan sorumluluğumuzun farkındayız. Şehirlerimiz birer marka olma yolunda… Son 50-60 yılda, asırların değiştiremediği bina estetiği ve mimari sosyolojinin ürünlerinin getirildiği boyut belli iken, iyi ki bu oluşum var ve biz buna dahiliz diyoruz. Büyük İskender’in, Timur’un, Yavuz’un ve tarih yazanların topraklarımızın yanı başında, fethediş nidaları gök kubbedeyken bizlerin bu görkemi geleceğe aktarması elzemdir.
Bir yazarın dediği gibi “ben dedemin gözlerinin gördüğü gökyüzünü, anneannemin anlattığı sevdayı, babamın albümündeki duru görüntüyü, torunlarımın yaşamasını isterim.”
Tüm bu anlatılanların yaşandığı yerlerin yöneticileri bizleriz. Bu koruma ve aktarım, alın terine hürmetle, anılara, inançlara saygıyla, hoşgörüyle ileride tarihe tarihten ulaşmalıdır. Sayın Metin Sözen başta olmak üzere, dünü bugüne ulaştıran ve yarına emanet edebilmemizi sağlayan herkese çabalarından ve önderliklerinden dolayı teşekkür ediyor, Mardin’de sizleri ağırlamanın onuruyla hepinize saygılarımı sunuyorum.
Kemal Nehrozoğlu-Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri
Bugün benim için çok farklı anlamlar taşıyan bir gün. Bir Midyatlı olarak çok önemsediğim bir birlik olan Tarihî Kentler Birliği’nin buluşmasının benim ilçemde yapılıyor olmasının heyecanını duyuyorum.
Hepimiz doğduğumuz ve yaşadığımız yerle gurur duyuyoruz. Ama ben kendi memleketim olan Midyat’la neden gurur duyduğumu başka bir bağlamda vurgulamak istiyorum. Ben Midyat’ta dört dilin herkes tarafından konuşuluyor olmasıyla gurur duyardım. Cevatpaşa Camii’nin iki şerefeli oluşuyla gurur duyardık. Kilisedeki haçın hangi yönden bakarsanız bakın haç olarak görünmesiyle gurur duyardık. En iyi telkâri, en iyi taş ustalarının Midyatlı, Mardinli oluşuyla gurur duyardık. Bu birliği beraberliği bu sağlamlıkta kurulmuş olmasıyla gurur duyardık.
Bu toplantının burada yapılmış olmasıyla ben daha duygusal bir gurur duyuyorum. Elbette öne çıkardığımız somut kültür varlıkları var. Ben en az somut kültür kadar korumaya değer bir kültürel değerden kesit vermeye çalıştım. TKB’nin kısa zamanda büyük bir gelişme göstermesini büyük mutlulukla izliyoruz. Gürültüsüz ama sesli biçimde bu işe gönül vermiş gönül erlerini bütün sevgimle kucaklıyorum. Bu ülke, bu insanların omuzlarında elbette büyüyerek gidecektir.
Abdülkadir Aksu-İçişleri Bakanı
Evrensel hoşgörünün en iyi göstergesi, hangi dönemin ve medeniyetin eseri olursa olsun, tarihî ve kültürel değerlere duyulan saygı olduğu, bilinen bir gerçektir. Tarihî ve kültürel değerlere sahip çıkılması, artık bütün insanların üzerinde ittifakla durdukları bir konudur. Üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyası, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, insanlığın bugüne kadar geçirmiş olduğu her dönemin hâlâ canlı izlerini taşıyan ender bir konuma sahip yerlerdendir.
Bir araya gelmemize vesile olan Mardin ilimiz; çeşitli etnik grupların, değişik dinlere mensup insanların yıllardır huzur ve barış içinde yaşadığı, hoşgörü ortamı ve tarihî eserleriyle kültürel mirasın en evrensel ve en güzel örneklerine sahiptir. Tabii sadece Mardin değil, Türkiye’nin bir incisi İstanbul, bir Antalya, bir Şanlıurfa, bir Trabzon, bir Ağrı kısacası Anadolu’nun her tarafı kültürel mirasın eşsiz ve güzel örnekleriyle doludur.
Medeniyetler vadisi topraklarımızdaki; doğudan batıya, güneyden kuzeye, bu topraklardan geçen ve huzur içinde tarihteki yerini alan onlarca medeniyetin ektiği “bir arada yaşama” tohumları, bugün halkımızda tezahür ediyor. Ancak bu kadar tarihî esere rağmen yazık ki bu eserlerin korunması ve yaşatılması konusunda aynı duyarlılığa sahip değiliz. Kültürel değerlerini ve tarihini geleceğe taşımayan hiçbir millet varlığını sürdüremez. Daha doğrusu tarihini, kimliğini gelecek nesillere aktarmayan hiçbir millet onurluca yaşama hakkına sahip değildir. Bu coğrafyanın yöneticileri olarak sorumluluklarımızdan birisi de gelecek kuşakların emanetini, kendilerine olduğu gibi teslim etmektir.
Tarihî ve kültürel değerlerimizin korunması, geliştirilmesi, gelecek nesillere aktarılması hususunda, hem merkezî yönetime hem yerel yönetimlerimize büyük görevler düşmektedir. Atalarımızdan bize miras kalan 1001 nadide eserin restorasyonu Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yaptırılarak daha iki ay önce sayın Başbakan Erdoğan tarafından hizmete açıldığını biliyorsunuz. Öte yandan, mahalli yönetime dayanan, halkın destek ve katılımının alındığı, sivil toplum kuruluşlarının sorumluluğun içine çekildiği karar ve uygulamalardan daha çok sonuç alındığı da bilinen bir gerçektir. Bu düşünceden hareketle hükümetimiz, çıkardığı ve hazırlamakta olduğu kanunlarla da bu sorunlara çözüm bulma gayreti içinde olmuştur.
Hükümetimizce gerçekleştirilen “Mahalli İdareler Reformu” ile tarihî ve kültürel eserlerimizin korunması yerel yönetimlere görev olarak verilmektedir. Ayrıca, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Mevzuatı’nda yaptığımız değişikliklerle de Emlak Vergisi’nden kültür eserlerinin onarım ve restorasyonu için ilave kaynak sağlanmıştır. Bu konudaki görev ve yetkilerin yerel yönetimlere aktarılması neticesinde hem yerel demokrasi güçlendirilecek hem tarihî ve kültürel değerlerin korunmasında toplumsal sorumluluk ve bilinç yerleştirilmiş olacaktır.
Tüm dünya 21. yüzyılın en büyük problemi olan kültürler arası çatışmaları engellemek için formül ararken, biz binlerce yıldır adeta farklı kültürlerin renklerinden oluşan Anadolu coğrafyasında yaşıyoruz. Takdir edersiniz ki ülkemizin dünya tarihine de ışık tutabilecek zenginlikteki tarihî ve kültürel birikiminin korunması ve gelecek kuşaklara en iyi biçimde aktarılması kendimize olduğu kadar, insanlığa karşı da önemli bir sorumluluğumuzdur.